Molla Abdülgafur es-Semerkandi’ye yazılmıştır
Dünyayı kınamak, dünya nimetlerini terk etmeye teşvik
Allah’ım, peygamberlerin efendisi Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hürmetine, ölüm bizi uyandırmadan Sen bizleri uyandır. Gurbet ve hicran çöllerinde çaresiz bekleyen bu fakire yazmış olduğunuz değerli mektubunuzu aldım. Pek memnun oldum, çok sevindim. Allah Teâlâ, bize yaptıklarınıza karşılık sizlere bol mükâfatlar versin.
Kardeşim, bilesin ki, insan şu dünyaya yağlı ve lezzetli birkaç lokma için, süslü püslü elbiseler için gelmemiştir. Yiyip içmek, gezip tozmak ve oynayıp eğlenmek için yaratılmamıştır. Allah insanı, tevazu göstersin, boyun eğsin, aczinin ve muhtaç bir kul olduğunun farkında olsun diye yaratmıştır. Zaten gerçek kulluk da budur. Ancak bu tevazu ve boyun eğme hâlinin, şeriatın sahibi Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)‘in gösterdiği şekilde olması gerekir. Şunu iyi bilmelisin ki; bâtın ehlinin şeriata uygun olmayan riyazetleri ve mücahedeleri rezil rüsvaylık, pişmanlık ve mahrumiyetten başka bir şey kazandırmaz.
Ehl-i sünnet ve’l-cemaat âlimlerinin görüşleri doğrultusunda inanç ve amel dünyasını şeriat hükümleri ile süsleyip güzelleştirdikten sonra, iç dünyanı (batınını) da Allah Teâlâ’yı zikrederek imar etmelisin. Allah, o âlimlerin hizmetlerinin karşılığını bol bol versin! Özellikle de yüksek Nakşibendî tarikatının büyüklerinden öğrenmiş olduğun zikir virdini tekrar etmelisin. Bu büyüklerin yolunda, seyr-u sülûkte en son elde edilen makamın zevki ilk basamakta yaşatılır. Bu büyüklerin nisbetleri her türlü nisbetin üstündedir. Bir takım cahillerin bunu kabul veya ret etmesi hiç de önemli değildir. Bizim maksadımız dostları teşvik etmek, arkadaşları harekete geçirmektir. Bize karşı olanlar konumuzun dışındadır.
Saçmalıklar peşinde gidenler hüsrana gider.
Gözü öteleri gören, şüphesiz kurtuluşa erer!
Özetle söylemek gerekirse, ahirette kurtuluş Allah Teâlâ’yı çokça zikretmeye bağlıdır. “Allah’ı çok zikredin; umulur ki, felah bulursunuz.”1 ayeti de bunu desteklemektedir. Öyleyse zikirle çokça meşgul olmak, zikirle bağdaşmayan şeylerden de kaçmak gerekir. Kurtuluş reçetesi budur.
“Elçinin yükümlülüğü sadece tebliğ etmektir.”2
Dikkat edin, çokça anın Allah Teâlâ’yı, zira ki;
Ondadır kalp pasının cilası, ruhların gıdası!
“Agâh olun Allah Teâlâ’nın zikri ile ancak kalpler mutmain olur.”3 ayeti kesin bir delildir. Allah Teâlâ’dan bu saydıklarımıza bizleri ulaştırmasını, sabit kılmasını ve istikamet vermesini ancak isteriz. Zira işin özü budur. Hidayete tabi olan ve Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) yolunu yol edinenlere selam olsun.
Birçok defa güzel zamanlarda giymiş olduğum elbiseyi sizlere yolluyorum. Onu giyesiniz. Allah her işimizin neticesini, Peygamberin (s.a.v.) ve onun şerefli âlinin hürmetine, hayırlara çıkarsın.
Mektubât-ı Rabbânî: 206. Mektup
1 Enfal, 40.
2 Maide, 99.
3 Ra‘d, 30.