Eshâb-ı kiramın büyüklerinden. Peygamberimizin (Aleyhisselâm) dâmâdı ve dördüncü halîfesidir. Peygamberimizin (Aleyhisselâm) amcası Ebû Tâlib’in oğludur. Künyesi Eb’ül-Hüseyin’dir. Bir künyesi de Peygamberimizin (Aleyhisselâm) iltifât buyurarak söylediği “Ebû Türâb”dır. Hiç puta tapmadan müslüman olduğu için “Kerremallahü vecheh”, kahramanlığı ve çok cesur olmasından dolayı “Kerrâr” “Esedullah-il gâlib” lakabları verilmiştir. Ayrıca takdîr-i ilâhiyyeye gösterdiği tam rızadan dolayı da “Mürteza” denilmiştir. Hazreti Ali, Hicret’ten yirmiüç sene önce (m. 599) senesinde Mekke’de doğdu. 40 (m. 660)’da şehîd edildi. Hazreti Ali Cennetle müjdelenen on sahâbîden dördüncüsü ve Ehl-i beytin birincisidir.
Hazreti Ali’nin Şehâdeti
Hazreti Ali (Radıyallahü Anh), sabah namazını kılıyordu… Hiç beklenmedik bir anda, İbn-i Mülcem isminde bir namerd tarafından, sırtından zehirli hançerle vurularak yaralandı. İbn-i Mülcem, o anda kaçmayı başardı, ancak kısa sürede yakalandı. Halife’nin huzuruna getirdiler. Hazreti İmam, kendisini vuranı tanıyordu. Çünkü daha evvel İbni Mülcem denen hain, kendisine hizmet etmiş, ekmeğini yemiş ve Hazreti Ali’den çok yardım görmüştü. Daha o zamanlar Hazreti Ali;
– Ya İbni Mülcem! Benim ecelim senin elinden olacak, buyurarak büyük bir keramet izhar etmişti. Hazreti Ali böyle söylediği zaman, İbni Mülcem;
– Ya İmam! Böyle bir şey yapacak olursam ellerim kurusun, madem öyle şimdi sen beni öldür, deyince, Hazreti Ali kendisine;
– Bu suçu işlemeden seni nasıl öldürtür veya hapse attırabilirim. O takdirde ben zalim olurum, buyurmuştu… Hazreti Ali, İbni Mülcem’e yaralı haliyle şöyle sordu:
– Ya İbni Mülcem! Sana ne yaptım; ırzına mı, malına mı, canına mı iliştim? Beni niçin öldürmek istedin? İbni Mülcem, korkudan tir tir titriyordu;
– Hüküm Allah’ındır diyebildi…
İbni Mülcem’i hapse attılar…
Hazreti Ali, oğlu hazreti Hasan’a dönüp;
– Eğer ben bu yaradan ölürsem, bir kılıç darbesi ile kısas yapın ki, kanun-u ilâhî yerini bulsun. Sakın ona beni öldürdüğünden dolayı eza ve cefa etmeyin, buyurmuştu…
Hazreti Ali’yi mescitten eve aldılar, bir miktar süt getirdiler ve içmesi için kendisine verdiler. Hazreti Ali, sütün yarısını içtikten sonra, yarısını da iade ederek;
– Bu sütü alın zindandaki garibe götürün, o açtır, buyurdu. Yanındakiler zindandaki garibin kim olduğunu sordular. Hazreti Ali:
– Zindandaki garip beni yaralayandır. Şu anda o açtır, bir şey yememiştir, buyurdu.
Sütü alıp zindana gittiler. İbni Mülcem sütü içmedi ve;
– Bunun içine siz zehir kattınız, beni öldürmek istiyorsunuz, dedi.
Hazreti Ali, onun sütü içmediğini öğrenince çok üzüldü.
– İbni Mülcem neden hakkımızda su-i zan etti. Eğer benim gönderdiğim sütü kabul edip de içse idi, yarın mahşer günü Cennetin kapısına ayağımı dayar, İbni Mülcem’i Cennet’e koymayınca ben de girmezdim, buyurdu.
Aradan çok zaman geçmeden, Allah’ın Arslanı Hazreti Ali, ahirete irtihâl etti.
Onun vefatının ardından İbn-i Mülcem’e hemen kısas uyguladılar.