Merhûm Abdülmetin Balkanlıoğlu hocamızın sohbetlerinde, ahlâkî hususlar kadar şükür ve hamd gibi ibâdetlerin yanı sıra nimetlerin kıymetini bilme ve israftan kaçınma gibi nasihatler de mühim bir yer tutardı. Hocamızın özellikle nimetlerin kulluk açısından önemini bilmeye dair hususları beyan ettiği bir sohbetini istifadenize sunmak istiyoruz. Başta hayatına dair bilgiler olmak üzere, hocamızla ilgili detaylı malûmata buradan ulaşabilir, görüntülü sohbetlerini de buradan dinleyebilirsiniz.
Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri’nden kâinata maddî rahmet olan, gübre yerine geçecek lapa lapa karlar yağdıran Allâh-u Te‘âlâ’dan, yüce rahmetinden niyâz ederim! Bu toprağın bitirdiği bizi de ilgilendirdiğine göre, sadece çiftçilerimizi, ziraatçılarımızı değil, hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız; burada biten ürünleri yoğunlukla yiyoruz. Buranın kendi ürettiklerini birlikte üretmeye de çalışıyoruz. Öyleyse Allâh-u Te‘âlâ’dan billur gibi yağmurlar, bereketli, hayırlı, barajlarımızı taşırma noktasında dolduran ve insanlarımızı da Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri’nin, yani nimetler hususunda Kur’ân’da bizden istediği gibi, “Yiyin, için ama israf etmeyin!”[1]
Buradaki israf sadece yeme-içme israfı değil, haddi aşma anlamındadır. Sofrada yiyecek-içecek ve kullanılacak eşyadaki aşırılık yani mübalağa ve fazlalık değil de genel manada Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri’nin çizdiği sınırları öte geçmeyen, Mevlâ Te‘âlâ’nın beğendiği alanlarda inşallah seyreden şükürcü Müslüman eylesin!
(كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ) “Rabb’inizin rızıklarından helâli hoş olsun, yiyin,” diyor ya sevgili Allah’ımız (Celle Celâluhû); ama hemen yanı sıra (وَاشْكُرُوا لَهُ) “O Allah’a bol bol da şükredin.”
Nimeti Allâh-u Te‘âlâ’dan Bilmenin Manası
Nimeti Allâh-u Te‘âlâ’dan bilmenin, Allâh-u Te‘âlâ’dan olduğunu itiraf etmenin, Allah-u Te‘âlâ’nın istediği şekilde bu nimetlerden, imtihanlardan, onun istediği rızasına uygun şekilde bu işten yararlanmanın adı olduğuna göre, kısaca şükür; bu manada inşallah şükreden kullardan etsin ki bu şükrün tamamıyla menfaati şükreden insana râcidir. Yani bizi ilgilendiren bir konudur. Mevlâ Te‘âlâ ile alâkası yoktur bu işin. Sadece Allâh-u Te‘âlâ ile alâkası, o nimetlerin bizde artırılıp eksiltilmesi ile alâkalı bir ciheti vardır. Mevlâ Te‘âlâ hem verir hem yanı sıra şükürle beslersek artırır.
Ama Mevlâ Te‘âlâ’yı ihmal edersek, ismini bile anmazsak, içimizden bile minnet duymazsak, itiraf etmezsek bir de Mevlâ Te‘âlâ’nın nimetlerinin yani bir çuval inciri berbat etme anlamında canına okursak arkadaşlar, o zaman nimet kısıtlamasına gider Mevlâ Te‘âlâ Hazretleri ve bizi yeni sıkıntılara düçar kılar. Bu açıdan Mevlâ Te‘âlâ ile alâkası. Tabii her açıdan var da özellikle bu açıdan var.
Eh bize (وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْ) buyurmuş ya mevlâmız; “Eğer kullarım Rabb’iniz olarak bana şükürcü bir yapıda olmanız, verdiklerimi de benden değerlendirip ona göre düzgün hareket etmeniz sizin için çok menfaatlidir. Ben sizin adınıza memnun olurum.[2]
Yani (وَاِنْ تَشْكُرُوا) eğer siz şükrederseniz (يَرْضَهُ) o şükrünüzden Allâh-u Te‘âlâ memnun olur, (لَكُمْۜ) sizin menfaatinize olduğu için.
Şükür ve Seferberlik
Bu nimetlere karşı güzel davranışımız, yürekte Allah Te‘âlâ’ya karşı bir sevgi ile, minnetle, bir eğilim içerisinde olmamız; sözümüzde de Allah Te‘âlâ’ın beğendiği hamdlerin, şükür sözcüklerinin olması, peşinden de tabii ki Mevlâ Te‘âlâ’nın istediği alanlarda bu imkânları seferber etmemiz Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri’nin bu işte bize daha ziyade yatırım yapmasına sebep olacağı için bizim menfaatimiz vardır. Bu açıdan Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri hoşlanıyor.
Bazı reklâmları görürsünüz. Şunu yapmanız menfaatiniz icabıdır derler ama bunu diyen insanların da yandan başka menfaatleri olabilir. Hâşâ Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri’nin böyle bir şeyi söz konusu değildir. Allah’ımız (Celle Celâluhû) mübarek esmasından “es-Samed” (Celle Celâlûhû), herkesin, her şeyin, bütün varlıkların kesinlikle ve kesintisiz hep Allah Te‘âlâ‘ya muhtaç olduğu ama onun kimseye muhtaç olmadığı zat demek ya kısacası. Öyleyse bizim adımıza bu işten Mevlâ Te‘âlâ memnun oluyor. Mevlâ Te‘âlâ Hazretleri inşallah bize sunduğu şeylerin farkına varmayı nasip etsin.
Şöyle bir dünya turu yaparsanız, masaya şu dünyayı bir yatırırsanız, aman Allah’ım (Celle Celâluhû) ne kadar büyük imtihanlar geçiren insanlar var. Müslümanı ile kâfiri ile. Yani ben böyle bir tasnif, ayrımcılık da yapmıyorum. Yani Allah Te‘âlâ’nın nimetlerinden gözle görülen, elle tutulan, farkına vardığımız kalemler açısından söylüyorum. Hele bir de tabii ki şu dünyada, milyarlarca insanın yaşadığı dünyada Müslüman olmanın, aman Allah’ım! Hele de Ehl-i sünnet ve’l-cemaat olmanın tertemiz, mis gibi âlimin, ulemanın çizgisinde seyretmenin apayrı ve eşine rastlanmayacak nimet olduğunu düşünürseniz; bu nimet de elhamdülillah siz dinleyicilerde var. Allâh-u Te‘âlâ olmayanlara da nasip etsin sevgili kardeşlerim. Allâh-u Te‘âlâ onları bizden daha kaliteli daha iyi yapsın.
Ben bazen kendi aramızdaki konuşmalarda birileri övülürken, bililerinin kalitesi anlatılırken veya birileri hakkında güzel bir şey söyleyecekken hemen girişte derler ki; sizden iyi olmasın ama şöyle adamdır, böyle adamdır, şöyle kimse, böyle kimse, şöyle efendim, hizmet kurumu böyle efendi, iyi örgütlenme falan gibi insanlar bu tür sözü hemen işin başında kafadan kayıt düşerler, söylerler. Bence arkadaşlar, bu “benceden” kasıt, Metin Balkanlıoğlu’nca değil tabii ki, olması gereken adına bir “bence” kabul edin, gerçekten karşıdaki şahıs sizden-bizden daha iyi olursa bizim ne kaybımız olur, tam aksine düşünüyorum da kârımız olur.
Dipnotlar