Cimrilik, kişinin kendi malından vermesi gereken kişi ve yerlere gerektiği kadar ve zamanında vermemesi ve malını elinde tutmasıdır. Bu bir müslümanda bulunmaması gereken ahlâki bir hastalıktır. Gerek âyetlerde gerekse bazı hadîslerde, cimriliğin maddî ve mânevî birçok yönlerine işaret edilmektedir. Esas itibariyle olumsuz olan cimrilik duygusunun kendisi değil, o duygunun fesada uğratılması ve kötü yönde kullanılmasıdır. Cimrilik şeytandandır ve cehenneme girmeye sebeptir.
Cimriliğe Sebep Olan Şeytanın Vesveseleri
Kişi elindeki malı fakir Müslümanlara verecek olsa veyahut harcama yapması gereken yerlere birtakım harcamalar yapacak olsa şeytan gelir der ki: İnsanlar arasında senin izzet ve şerefin malın ve mülkün iledir, dünya malı elinden giderse sana kimse iltifat etmez, elinde olan dünyalığı sıkı tut, sakın dağıtma. Yoksa çok geçmez bir gün fakir düşersin, yaşlılığında veya hastalığında paran olmazsa çok darlık çekersin, sonra senin halin nice olur gibi vesveseler ile şeytan, kişiyi cimriliğe yönlendirir. Kalbin içine yerleşen cimrilikten kurtulmak oldukça zordur.
Müslüman Hangi Konuda Cimri Olmalı?
Müslümana cimrilik hiçbir şekilde yakışmaz. Müslüman her zaman eli açık olmalı ve esirgememelidir. Ancak bir nimet var ki, onu tüketirken oldukça eli kapalı olmalı ve dikkatli harcamalıyız. O nimetin adı zamandır. Çünkü giden zamanı geri getiremeyiz. Ecel geldiği zaman herkes Mevla Teâlâ’dan birazcık daha zaman isteyecektir. Ancak o istedikleri onlara verilmeyecektir. Bu yüzden müslüman akıllı olmalıdır. Elindeki zamanın kıymetini bilmeli onu nerede, ne kadar harcadığına dikkat etmelidir. Yoksa kişi zamanını boşa harcarken cömert gibi davranıp mâlâyani işlere fazlasıyla zaman ayırıp, ibadetleri yaparken zamanı harcama konusunda cimri davranırsa çok büyük zarar etmiş olur.
İmanla Cimrilik Bir Kalpte Olmaz!
Cimrilik ile imân bir kulun kalbinde birleşemez. Cimrilik ahlâki bir hastalıkdır. Cimrilik tesirini, eserini elde gösterir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu hususu şöyle ifade eder: ‘‘Cimrilikle iman, bir kulun kalbinde asla birlikte bulunamaz.’’[1] Böylece anlıyoruz ki cimri insanın imânında muhakkak noksanlık vardır. Çünkü imân tam olsa cimrilik olmaz. İnanan bir insan gerektiği yerde nasıl esirger? Burada uzun uzun düşünmek gerekiyor.
Maddi Cimrilik
Gerek âyetlerde gerekse bazı hadîslerde, cimriliğin maddî birçok yönlerine işaret edilmektedir. Bunlardan bazıları; Malının zekâtını vermeyenler, sadaka vermeyenler, yoksula yedirmeyenler, istenilen bir eşyayı emanet olarak vermeyenler ve kendileri cimri oldukları için başkalarını da bu şekilde yönlendirenler maddi cimrilik sınıfında yer alan gruplardır. Cenab-ı Hakk birçok ayetinde bu sınıflardan bahsetmekte ve onları bu yönde cimri olmamaları hususunda uyarmaktadır. Ancak cimrilik yapılması durumunda ahirette onları ciddi bir azap beklediği de defalarca vurgulanmaktadır. Cimrilik insanın yaratılışında içinde var olan bir duygudur. Müslümanın bu duyguyu nerede nasıl kullanacağını Kur’an-ı Kerim ve Sünnet ışığında öğrenip, tatbik etmesi gerekmektedir.
Mânevî Cimrilik
Cimrilik sadece maddi anlamda anlaşılmamalıdır. Çünkü maddi cimriliğin, kişinin ruh haline verdiği zarar gibi manevi cimrilikte kalbi karartan, nefsin esiri yapan bir cimrilik türüdür. Bunlardan bazıları ise Hazret-i Peygamber (Aleyhisselâm)ın adı anıldığı zaman Salâvât-ı Şerîfe okunmamasıdır. Nitekim Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) konu ile ilgili şöyle buyurmaktadır. “Cimri, yanında ismim anıldığında bana salavât okumayan kimsedir”[2] tükenir korkusu ile malını esirgeyen, infak etmeyen kişiler cimri iken burada Peygamber (Aleyhisselâm) Salâvât-ı Şerîfe okumayanları da cimri olarak nitelendirmiştir. Allâh (Celle Celâlühû) bizi böyle kimseler olmaktan korusun. Bir diğer manevi cimrilik ise kişinin bildiğini öğretmemesidir. Herhangi bir konuda soru sorulunca bildiği halde cevap vermemesi, hakka ve hakikate rehberlik yapmaması ve bir âlimin, ilmini öğretmemesi de bu tür bir cimriliktir.
Cimrilik Hastalığının Tedavisi
Gerek âyetlere gerekse hâdîslere bakıldığında cimriliğin ne kadar kötü bir hastalık olduğu anlaşılmakta ve vazgeçilmemesi durumunda ahiretteki azabı defalarca bildirilmektedir. Cimrilik hastalığının tedâvîsi, ilim ve amel ile olabilir. Hakiki manada Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet-i Seniyye’ye sarılan kimse cennetin, cömertlerin yurdu olduğunu ve bu yol üzere Cenab-ı Hakk’ın biz kullarına emri olan zakâtı, sadakayı ve farz olan mâli ibadetler dışında da Allâh Teâlâ için cömertlik yapma emir ve nehiylerini anlar. Asıl mesele ise bu düsturu aklına, kalbine ve cebine yerleştirir ve bu şekilde cimrilik hastalığının hem maddi hem manevi türünü tedavi etmiş olur. Burada yapılması gereken insan verdiğini unutmalı ve Allâh Teâlâ’ya ısmarlamalıdır. Malın insana ödünç verildiği unutulmadan, yarın elden gideceği ve başkasına mirâs olarak kalacağı unutulmamalıdır. Nitekim senden önce de başkasınındı. Bu şuura inanıp, hareket eden kişi hem dünyada hem ahirette bahtiyar olur.
Kur’ân-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu kalp hastalığı için bizi çokça uyarmışlardır. Mevlâ Teâlâ bizi zahiren ve bâtınen, kavlen ve fiilen cimrilikten muhafaza etsin.
Dipnotlar
[1] Nesâi, Cihâd, 8.
[2] Tirmizî, Deavât, 100.