Efendi Babamız Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri, 1 Ağustos 1960 senesinde vefât etmişti. Muhabbetini gönlümüzde her dâim canlı tuttuğumuz Efendi Babamız (Kuddise Sirruhû) Hazretlerini vefâtının sene-i devriyesi vesilesiyle hayatından kesitleri sizlere takdîm etmek suretiyle bir kez daha hayırla, minnetle ve şükranla yâd ediyoruz. Bu yazımızda Efendi Babamız (Kuddise Sirruhû)nun doğumu ve yetişmesine yer veriyoruz.
Efendi Babamız Ali Haydar Ahıshavî Hazretleri’nin Doğumu ve Yetişmesi
‘Kutbu’l-İrşad, Gavsu’l-Evtad, Ârif-i Billah, Vâsılu İlallah, Ulemâi Kirâm’dan Fatih Mûcîz Dersiâm’ı, Meşîhâti İslâmiyye Hey’eti Te’lifiyye Reisi, Aliyyü’l-Haydar el-Ahiskavî’ olarak anılan Efendi Babamız (Kuddise Sirruhû), Osmanlı’nın son dönem izzetli âlimlerindendir. Dünyayı teşrifi, Hicrî 1288 (M.1870) senesinde Osmanlı’nın (Efendi Babamız doğduğunda Rusya’ya bağlanmıştı) Ahıska kazasında gerçekleşmiştir. O da, tarihte üst düzey makamlara erişmiş büyük kimselerin karşılaştığı öksüzlükle iki yaşında; yetimlikle ise dört yaşında karşılaşmıştır. Babası, zâhid ve müttakî bir zât olarak bilinen Mehmed Şerif Efendi idi. Allah Te‘âlâ her ikisine de (anne ve babasına) rahmet etsin.
Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû)nun doğduğu bölge, tarihî olarak önemli âlimlerin yetiştiği bir bölgeydi; fakat dönem, Osmanlı’nın son dönemi olduğundan ve toprakların işgali söz konusu olduğundan ulema membaı olan topraklardaki bu verimlilik kesintiye uğramıştı. Benzeri onlarca yıl sonra Anadolu’da da yaşanacak olan olumsuz gelişmeler sebebiyle bu bölgede iyi bir alt yapı ve üst düzey İslâmî ilimler eğitimi alabilmek mümkün görünmemekteydi. Kafkas cihâdının sembol ismi olan Şeyh Şâmil’in esaret devresi, bölge halkını büyük bir ümitsizliğe sürüklemişti. Bu ümitsizlik muhakkak ki, ilmî müesseselere de büyük bir darbe indirmişti.
Bu problemler sebebiyle bölgede yaşayıp ilim tahsil etmek isteyenler Anadolu’ya hicret etmek zorundaydı. Talebelerden kimileri Trabzon’a, kimileriyse Erzurum’a giderek ilim tahsillerini sürdürmeye çalışıyorlardı. Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû)nun durağı da 1894 senesinde gittiği Erzurum oldu. Erzurum’daki Bakırcı Medresesi, bölgenin önemli medreselerinden biriydi ve ilim merkez konumundaydı.
Efendi Babamız Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri İstanbul’da
Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin Erzurum’dan sonraki durağı, dönemin en önemli ilmî eğitim müesseselerinin bulunduğu ‘merkez’ yani İstanbul oldu. Önce Fatih Medresesi’ne kaydoldu ve burada eğitim gördüğü sırada Bayezid Dersiamlarından Çarşambalı Hoca olarak bilinen Ahmed Hamdi Efendi (Rahmetullâhi Aleyh)in derslerine devam ederek 1901 senesinde kendisinden icâzet aldı.
Osmanlı Devleti, Şer‘î hukuk ile yönetildiğinden hukukî işler, kadılar tarafından yönetiliyordu. Kadıların yetiştirilmesi için açılmış, günümüzdeki Hukuk Fakültelerinin de ilk şekli olan ‘Medresetü’l-Kudat’, en gözde medreselerinden biriydi. Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) tahsilini burada sürdürdü ve ikmale 1906 senesinde muvaffak olup diplomasını (dördüncü sınıf şehâdetnamesini) aldı.
Tahsile Devam Ederken Okutmak İlim Tahsilinin Mühim Bir Hususiyetidir
İlim tahsili yoluna giren bir kişi aynı zamanda son nefesini verip gözlerini dünyaya yumuncaya kadar, sonu hiçbir zaman gelmeyecek bir yola girmiş demektir. Bir hoca, kendi seviyesinin altında bulunanların hocası olduğu gibi, kendi seviyesinin üstünde bulunan hocaların ve âlimlerin de talebesi konumundadır. İlim geleneğimizde bu sebeple hem okunur, hem de okutulur. Hoca, hocalarından aldıklarını talebelerine aktarırken bir yandan da üst seviyedeki hocalarından farklı kitapları okumaya devam eder ve icâzet alır, icâzet verir. Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri de Çarşambalı Hoca Ahmed Hamdi Efendi (Rahmetullâhi Aleyh)den aldığı icâzetin ardından, ders vekâleti tarafından yapılan imtihanda başarılı olarak adını, Fatih Dersiâmları arasına yazdırmıştır. Medresetü’l-Kudat’ta tahsiline devam ettiği sıralarda, dersiâm olarak Fatih Camii’nde talebe okutmaya da devam etmiştir.
Fatih Dersiâmlarından olan Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri evvela Sadi Bey Medresesi’nin üçüncü müderrisi olarak vazife yaptı ve ardından dönemin en önemli medreselerinden Dâru’l-Hilâfet-i Aliyye Medresesi Kısm-ı Âli Fıkıh müderrisi olarak vazifesini sürdürdü. Bu vazifesini sürdürürken, ileride detaylı bir şekilde yayınlayacağımız, Osmanlı’nın önemli müesseselerinde îfâ ettiği vazifelerdeki muvaffakiyetleriyle dikkat çekmesinin ardından 1914 senesinde devrin en yüksek seviye eğitim kurumu olan Sahn-ı Semân medreseleri fıkıh müderrisliğine tayin edildi ve bu vazifeye devam etti.