Mevlâ Teâlâ’nın mü’minlere bayram günü olarak hediye ettiği hayır, bereket ve mağfiret günü cuma, gecesinden itibaren âlemleri nûra gark eden eşsiz bir fazîlete sahiptir. Mevlâ Teâlâ’nın nûrunu hiçbir şey söndüremeyeceği gibi, O’nun nûrlu kıldığını da hiçbir şey karartamaz. Kelimeleri eğip bükmek ve inançları doğrultusunda mana yükledikleri birtakım günler kurgulamak suretiyle İslâm şiarlarına hücum etmek, kâfirlerin âdetlerindendir.
Uydurdukları inançlarına bağlı şekilde “Şükran Günü” olarak andıkları kasım ayının son perşembesini takip eden cuma ile ilgili de benzer bir durum vaki olmuş ve “Kara Cuma” söylemi altında bugüne özel merasimler tertip edilegelmiştir. Bu anlayış, içinde bulunduğumuz asırda, çılgınlık boyutuna taşınan bir alışveriş yoğunluğuna evrilerek sürdürülmektedir. Ezcümle bugün Müslümanların gündemine bir fırsat günü olarak sunulan kasım ayının son cuması, algı yönetimi sebebiyle ülkemizde de aynı anlayış doğrultusunda rağbet gören bir gün hâline gelmiştir.
Allah Te‘âlâ’nın Nûru Üflemekle Sönmez
Batı’dan ithal, kâfirlerin, âdetleri üzere kelimeleri eğip bükerek teşebbüs ettikleri kötü niyetli işler, sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Allah Te‘âlâ’nın emriyle yanan nûrlu kandiller, kâfirlerin üflemesiyle sönmeyeceği gibi, o yüce Bârî’nin nûrlu kıldığı İslâmî değerlerimizin ve mukaddesatımızın nûru da kararacak değildir!
Kâfirlerin, başta Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye olmak üzere İslâm’ın değerlerine yönelik hücumu konusunda Allah Te‘âlâ şöyle buyurur: «Onlar Allâh’ın(, peygamber gönderip kitap indirerek parlattığı) nûrunu ağızları(ndan çıkan şirk ve inkâr dolu birtakım sözler) ile söndürmek istiyorlar. Oysa Allâh(, tevhîdi yüceltip İslâm’ı aziz kılarak) nûrunu tamamlayıcıdır, velev ki kâfirler hoş görmesin!» (Tevbe Sûresi, 32; Saff Sûresi, 61) Bu hususta onların benzeri, güneşin şuasını veya ayın nûrunu üflemesiyle söndürmek isteyenin durumu gibidir hiç şüphesiz.
Ziya Paşa, Kur’ân-ı Kerîm’in bu hükmünü, yani insanların gücünün Allah Teâlâ’nın nûrunu söndürmeye güç yetiremeyeceği hakikatini vecîz şekilde şöyle ifade eder:
“Takdîr-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez.
Bir şem‘a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez.”
Müslümanlara karşı kurulan tuzakların, verilen mühlet tamamlandığında kuranların başına geçeceği gerçeği, Allah Te‘âlâ’nın vaadidir. İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri Rûhu’l-Beyân Tefsîri’nde bu gerçeği, “Hakk’ın tutuşturduğu çerağı söndürmeye kalkan; saçını, sakalını yakar!” vecizesiyle dile getirmiştir.
Müslümanların Cuma Hassasiyeti
Müslümanlar, değerlerini hedef alan kara propagandaya kapılmamalı, cuma ile ilgili inançlarına halel getirecek türden anlayışlardan uzak durmalı ve günlerin efdâli olan cuma gününü ihyâ şuuruna zarar verecek işlere tevessül etmemelidirler. Bize düşen, bu mübârek günü hakkıyla ihyâya gayret etmek ve duâların müstecâb olduğu vakitlerden biri olarak haber verilen, bilhassa ikindi ve akşam vakti arasını zikir ve duâ ile geçirmektir.