Dersimizin âyetlerine gelelim…
﴾ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ﴿
«Onu (bütün uzuvları yerinde bir insan olarak) siz mi yaratmaktasınız, yoksa (hiçbir şeyin müdahalesi olmaksızın) yaratıcılar sadece Biz miyiz?»[1]
Cenâb-ı Hak bütün insanlara soruyor, cevap versinler! Buna kimse tam cevap veremez. İnsanın yaratıldığı o su, daha evvel ekmekti, yemekti, zeytindi, üzümdü. Sonra ne oldu? O su oldu. Ama nerede oldu? Midede oldu.
Bütün dünyanın kimyagerleri, doktorları toplansalar yiyecekler ve içeceklerden o suyu (meniyi) seçemezler. Fakat midede nasıl seçildi? Mevlâ Te‘âlâ cevap verin buyuruyor, eğer bir iş görebiliyorsanız. Hani yağmurlarınız? Hani sebzeleriniz? Hani meyveleriniz? Sadece gazetelerde, mecmualarda çıplak resimleri basmasını bilirsiniz. Ama insanın karnını doyuracak, susuzluğunu giderecek, bunlar değillerdir. Gökten yağan yağmurlar, yerden biten sebzeler ve meyvelerdir. Yağmuru siz yağdıramıyorsunuz. Onu ancak Allâh-u Te‘âlâ yağdırıyor işte bununla ilgili âyetler, Esteîzubillâh:
﴾هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ رِزْقًاۜ وَمَا يَتَذَكَّرُ اِلَّا مَنْ يُن۪يبُ﴿
«Ancak O’dur O Zât ki; (ilâhlıkta tek olmasını gerektiren üstün vasıflarını açıklayan) âyetlerini size dâima göstermektedir ve zaman zaman sizin için gökten bir rızık (sebebi olan yağmur) indirmektedir. Ama (körü körüne inkârı, bırakıp tefekküre) yönelmekte olan kimseden başkası iyice öğüt alamaz.»[2]
Allâh-u Te‘âlâ’ya yönelmeyenler sığır gibi yemeyi içmeyi bilirler. Boyuna şehvetten konuşurlar, bunları bilirler. Ya Rabbi! Ne ucuz şeylerle meşgul oluyorlar. Bize âhireti anlayacak akıl ver. Bize ancak Sen acırsın, başkası acımaz. Biz bile acımıyoruz kendimize.
Mü’minûn Sûresi’nde de şöyle buyuruluyor:
﴾وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍ فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ﴿
«Biz (insanlara zarar vermeyip fayda sağlayacak ve ekip biçmeleri, yiyip içmeleri için yeterli olacak) bir ölçüyle gökten su indirdik de onu yerde (bulunan ırmaklar, göller, sarnıçlar, gözeler ve kuyularda toplayarak istifade edeceğiniz şekilde) durdurduk. Şüphesiz ki Biz, (tadını bozma, buharlaştırma ve batırma gibi birçok yolla) onu gidermeye de elbette Kâdirleriz!»[3]
Yani su, yerin içinde sizin bulacağınız, yerinden çıkaracağınız bir seviyede tutuluyor. Bu su, insanların hem ağaçlarını, bağlarını, bahçelerini ve tarlalarını sulamaya yetiyor hem de arzın derinliklerinde durdurulan bu sudan pınarlar, ırmaklar akıyor, kuyular açılıyor ve sarnıçlar doluyor. Her yönden insanların ihtiyaçları karşılanıyor. Kuyulardaki suların bazıları motorla çekiliyor, bazılarında kova kullanılıyor, yine de bitmiyor.
Mevlâ Te‘âlâ, “Biz o suyu oradan gidermeye kâdiriz” buyuruyor. Öyleyse niye Allâh-u Te‘âlâ’dan korkmuyoruz? Bu sözü söylemek bile ne kadar ağırdır. O gazeteler ve mecmualardaki rezillikler nedir öyle? Bizim Müslümanlar da o gazeteleri okuyanlar oluyor.[4]
Dipnotlar
[1] Vâkıa Sûresi, 59.
[2] Mü’min Sûresi, 13.
[3] Mü’minûn Sûresi, 18.
[4] Sohbetin tamamı için bkz. Mahmud Efendi Hazretleri, “28. Sohbet”, 1/469-470.