Allah Teâlâ’ya hamd, Rasûlüne, âl ve ashabına salât ve selâm olsun. İslâm’ın temel kaynakları incelendiğinde onun bütününde bir ahlak nizamı olduğu aşikârdır. Bizler güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini beyan eden Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetiyiz. Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın asıl gayesi Müslümanların güzel ahlak ile donanmaları ve çevresindeki tüm canlı ve cansızlara bu şekilde muamele etmesidir. Müslümanlar olarak ahlâkımıza zarar verecek manevi hastalıklardan kendimizi muhafaza etmemiz gerekmektedir. Bu manevi hastalıkların başında fitne gelmektedir.
MANEVİ KALP HASTALIĞI: FİTNE
Fitne kelimesi, sözlükte altın ve gümüş gibi değerli madenleri saflığını anlamak için ateşte eritmek manasına gelir. Istılahî manada ise İslâm toplumunda çeşitli dinî, siyasî ve sosyal sebeplerle ortaya çıkan her türlü sosyal kargaşa, iç savaş ve ölümle sonuçlanan ümmet bütünlüğünü bozan her türlü yıkıcı ve bozucu olaylardır.
Peygamberimiz (Aleyhisselâm) kendisinden sonra meydana gelecek ve müslüman toplumun dirlik ve düzenini bozacak çeşitli fitnelerden ümmetini sakındırmıştır. Bunlar fırka fırka olmalar, dini ve siyasi çekişmeler, müslümanlar arasında çıkan çekişmeler ve azgınlıklar ve İslâm uğruna çalışma gayretinin azalmasının her biri fitnedir.
Bu fitne ortamlarında Müslümana ağır sorumluluklar düşmektedir. Bunlar fitneyi karıştırmadan önlemeye çalışmak, gücü yetmiyorsa onlar için duâ etmek, fitne ve fitnenin yayılacağı tüm faaliyetleri terk etmek bu sorumluluklardan bazılarıdır.
FİTNE ZAMANI KİM HAYIRLIDIR?
Peygamber (Aleyhisselâm) fitne hususunda ‘‘Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler meydana gelecek. Kişi o fitnelerde mü’min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur, mü’min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar. O fitne zamanında oturan ayakta durandan, ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerini parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinizin evine girerlerse Hazret-i Âdem’in (Aleyhisselâm) iki oğlundan hayırlı olsun’’[1] Fitneler karşısında dili tutmak, fitnelerden razı olmamak, fitneye düşenler arasında uzlaştırıcı olmaya gayret etmek, kendine yakın olan kişiye değil hak ve adalet tarafında olmak fitne yapmamak olacaktır.
Fitneler kimi zaman yavaş ortaya çıkar. Kişi bazen fitnenin merkezinde olmadığını zanneder. Ama sonunda büyük hüsrana ve zarara uğrarlar. O yüzden müslümanın uyanık olması da gerekmektedir. Fitne ortamlarında bulunmamak, fitneye mahal vermemek ve fitne çıkaran kimselerden uzak durulması ile kişi kendini fitneden muhafaza eder. Bazen de dinimizde görüş ayrılıkları ile fitne grupları kendi görüşlerini en doğru kabul ederler. Karşısındakilerini sapıklıkta, bataklıkta görmeleri ile tek doğru yolun kendi görüşü olduğunu savunanların hataları görüşlerini dinin önüne koymasıdır.
Fitne zamanı yalan artar, ilmin getirdiği ölçüler dinlenilmez, gerçekler bir işe yaramaz. Gerçekler çok kolay istismar edilir, hatta hakikat fitneyi artıran kaynak olarak da kullanılır. Müslümanların karşılaştıkları bütün güçlüklerle beraber ellerinde bulunan nimetler de birer fitne sebebidir. Nitekim Cenab-ı Hakk şöyle buyurmaktadır; ‘‘(Şu gerçeği iyice) bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak (günaha ve azaba düşmenize sebebiyet verecek) birer fitnedir (Allah’ın sizi kendileriyle sınayacağı) birer imtihan vesilesidir. (Sakın onların sevgisi yüzünden hainliğe yönelerek imtihanı kaybetmeyin). Allâh ise, (rızasını her şeye tercih edenler için) gerçekten pek büyük bir mükâfat sâdece Kendi nezdindedir. (O hâlde mallarınız ve çocuklarınız hakkında Allah’ın hududunu gözeterek, O’nun katındaki mükâfatlara kavuşmaya çalışın.)’’[2]
FİTNE HASTALIĞININ REÇETESİ
Tüm insanlar içinde bulunduğu şartlara, elinde olan ve olmayan imkanlara, karşılaştığı güçlüklere göre fitneye uğratılmaktadır. Müslümana düşen gelen fitneyi yenip kazanmaya çalışmak ve asla fitne çıkaran, kışkırtan olmamasıdır. Kişi önüne gelen olayın ne olduğunu iyi anlayıp ona göre kendini bir koruma altına alabilir. Bazen hadiseler çok değişik şekillerde Müslümanlara servis edilmektedir. Sonrasında Ümmet-i Muhammed’in (Aleyhisselâm) gençleri, kızları fitne gruplarının tam ortasında kendini buluyor. Fitnenin ortaya çıkışı iyi anlaşılınca ondan nasıl kurtulunacağı; Kur’ân-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye’nin emirleri ve nehiyleri ile İslam’ın bize emrettiği diğer güzel ahlakların tezahürünün birleşmesiyle fitne bertaraf edilecektir.
Kur’ân-ı Kerim, Peygamber (Aleyhisselâm) ve tüm ehl-i imân mensupları bizi fitneden korunmamız için uyarmıştır. Bizlerde bu kötü haslet olan fitneden kendimizi muhafaza etmeliyiz. Dünyanın fitnelerine karşı uyanık olup, asıl saadetin ahiret yurdunda olduğunu unutmadan istikamet üzere bir hayat yaşanması ile bu dünyanın fitneleri-imtihanları başarılı bir şekilde bitmiş olacaktır. Cenab-ı Hakk’tan niyazımız cümle Ümmet-i Muhammed’i (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) fitnecilerin şerrinden muhafaza eylesin.
Dipnotlar
[1] Ebu Davud, Fiten, 30
[2] Enfâl Sûresi, 28.