Asıl ismi, Ebu Süleyman Âsım bin Sâbit bin Ebil-Aklah El-Ensârî El-Evsî’dir. Doğumu hakkında bir malumat bulunmamaktadır. Medine’de hicretten önce iman eden ilk Müslümanlardan idi. Bedir ve Uhud savaşlarına katılarak büyük yararlar göstermiştir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Medine’ye hicret ettikten sonra onu Abdullah bin Cahş (Radiyallâhu Anh) ile kardeş ilan etti. Kızkardeşi, Hazreti Ömer (Radiyallâhu Anh) ile evliydi.
Bedir savaşına iştirak ederek, müşrik elebaşılarından olan Ukbe bin Ebû Muayt’ı öldürdü. Savaşlarda okçuluk hususunda gösterdiği başarılar sebebiyle, “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in okçusu” diye anılırdı. Uhud savaşının zor anlarında, Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)in yanından ayrılmadı ve azılı müşriklerden olan Sülâfe’nin iki oğlunu ortadan kaldırdı. Bu sebeple, başı üzerine ödül kondu. [1]
İşte Harp Böyle Olur
Bedir savaşından önce, Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem), ashâbı ile harp konusunda istişare ediyor ve bu hususta takip edilecek usuller hakkında konuşuyordu. Asım bin Sâbit (Radiyallâhu Anh) söz isteyerek şöyle buyurdu: “Yâ Resûlallah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem), Kureyş kavmi iki yüz zira veya daha fazla yaklaştıkları zaman yay ve oklarımızı kullanırız. Kureyşliler bize ve onlara taş yetişecek kadar mesafeye geldikleri zaman taş atarak savaşırız. Kureyşliler, bize ve onlara mızrak yetişecek kadar yaklaştıları zaman ise kırılıp, parçalanıncaya kadar mızrakla mücadele ederiz. Kırılınca mızrağı bırakırız” dedi.
Ardından kılıcını alıp kuşandı ve onu sıyırarak “Kılıçlarımızı sıyırır ve de kılıçla çarpışmağa gireriz” dedi. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu konuşmayı beğendi ve buyurdu ki: “Harbin icâbı budur. Bu tarzda çarpışılması lâzımdır. Çarpışan ve vuruşan Âsım’ın çarpışması gibi çarpışsın” buyurdular.
Cesedi Korunan Sahabî
Uhud Savaşı sonrasında, Müslüman olan Adal ve Kare kabileleri, kendilerine İslâm’ı öğretecek hocalar gönderilmesi talebinde bulunmuşlardı. Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem) bu talebe olumlu yanıt vererek, Asım bin Sâbit (Radiyallâhu Anh) komutasında 10 kişilik bir sahabî heyetini onlara yolladı. Vazifeli oldukları bölgeye intikal esnasında, aralarında bulunan diğer kişiler tarafından ihanete uğradılar. Bu kişiler, Rasûlllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)in gönderdiği heyet hakkında ki bilgileri müşriklere ulaştırdılar.
Müşrikler, heyetin geçeceği yolları haber alıp, 100 okçu ile bölgede pusu kurdular. Mekke ile Usfân arasındaki Recî suyu yanında etrafı kuşatılan Asım bin Sâbit (Radiyallâhu Anh) ve heyeti teslim olmayı reddettiler ve savaşa hazırlandılar. 100 müşriğe karşı kahramanca savaşan sahabîlerin 7 tanesi şehid oldu, diğerleri ise esir düştü. Asım bin Sâbit (Radiyallâhu Anh), şehid olmadan önce, “Allah’ım bugüne kadar senin dinini muhafaza etim. Sen de bugün benim vücudumu müşriklere teslim olmaktan koru. ” diye dua etmişti.[2]
Bunun üzerine mübarek cesedi üzerine üşüşen bir grup arı yüzünden, müşrikler cesedine ulaşmaya muvaffak olamamışlar ve arıların gitmesini bekleyip tekrar hamle yapmak için beklemişlerdi. Lakin bir süre sonra başlayan yağmur ve ortaya çıkan sel suları, sahabînin mübarek cesedini alıp götürmüştü. Allah (Celle Celâluhû) şefaatlerine mazhar ve muvaffak eylesin.
Dipnotlar
[1] İbn Hişâm, Es-Sîre, 3, s,178
[2] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, 2, s,120