Ecdâdımız Osmanlı, kapılarını İslâm’a açtığı şehirlerin en büyük mâbedini camiye çevirerek fethin sembolü hâline getirirdi. Bu teâmül İstanbul’da, Ayasofya’nın fetihle beraber camiye çevrilmesiyle yerine geldi.
Allah Te‘âlâ’nın mescid kıldığı yeryüzünün, Suriçi bölgesi hasret duyduğu tevhîd yüklü gönüllerle buluşmuştu. Büyük fetih müjdesine nâil olan hükümdar Fatih Sultan Mehmed Hân, viraneye dönmüş şehrin manevî ve maddî yönden imar edilmesi için hiç vakit kaybetmeden harekete geçti. Şirk unsurlarının hâkim olduğu şehir, tevhîd ile buluşmuş olmanın manevî heyecanıyla, Allah Te‘âlâ’nın mü’minlere hediyesi olan Cuma bayramına en güzel şekilde hazırlandı. Sultan Fâtih, mihrâb ve minberin Cuma namazına yetiştirilmesini emretmişti.
İlk Cuma Namazı ve İlk Hutbe
Okunan ezân-ı Muhammediyenin ardından ilk hutbeyi, fethin manevî mimarı Akşemseddin Hazretleri, Fatih Sultan Mehmed Hân adına îrâd etti ve akabinde Cuma namazını kıldırdı. Fatih Sultan Mehmed Hân namazını askerlerle beraber saf tutarak edâ etti. (Bazı kaynaklarda, hutbeyi Fatih Sultan Mehmed Hân’ın okuduğu da kaydedilmektedir.)
Medresede yetişmiş ve yaşadığı asırda emsaline ender rastlanır derecede iyi bir eğitim almış olan Fatih Sultan Mehmed Hân, edâ edilen Cuma namazının ardından Ayasofya’nın müştemilâtının medrese hâline getirilmesi ve ertesi sabah derslere başlanması talimatını verdi. Molla Hüsrev Hazretleri, medreseye müderris tayin edildi. Medreselerin yaygınlaştırılması; eski bir manastır olup fethi müteakip camiye dönüştürülen Zeyrek Camii’nin avlusunda ve Eyüp’te bulunan odaların medrese olarak faaliyete geçirilmesiyle devam etti.
İmar Faaliyetleri
İmar faaliyetleri ve hizmetlerin yürütülmesi için Molla Hızır Çelebi de -bugünkü anlamda- belediye reisliğine getirildi. Tahrip olan surların tamirat ve tadilâtına da hemen başlandı. İstanbul’da yapılan işler sadece bu gelişmelerle de kalmadı. Şehre âdeta bir ahlâk aşısı zerk edildi. İstanbul zamanla asırlar boyunca koruyacağı “İslâm merkezi” kimliğine kavuştu. Mevlâ Teâlâ, İstanbul ve bilâd-ı İslâm’ın nûrunu dâim eylesin!