Şüphesiz o kimseler ki (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğruluğu ve ona inanılması gerektiği hususunda) indirmiş olduğumuz o açık delilleri ve hidâyeti, Biz onu o (Tevrât) kitab(ın)da insanlara açıkladıktan sonra gizlemektedirler; işte sana! Onlar (öyle kötü kimselerdir ki), şüphesiz Allâh (c.c) da onlara lânet etmektedir, tüm lânet edebilenler de onları lânetlemektedir! Ancak o kimseler ki (yaptıkları gizleme işinden ve dönülmesi gereken bütün yanlışlardan) tevbe etmişlerdir, (yaptıkları bozgunculuğu) düzeltmişlerdir ve (kâfirlik damgasını üzerlerinden tamamen silip, iyilikte örnek olmak için, hatalarından tevbe ettiklerini insanlara) açıklamışlardır, artık işte sana!
Onlar ki, Ben öylelerinin tevbelerini kabul ederim! Zaten (tevbeleri son derece kabul eden) Tevvâb da, (kullarına bolca rahmet akıtan) Rahîm de ancak Ben’im!
(el-Bakara Sûresi: 159-160)
Bu âyet-i kerîmeden anlaşıldığına göre; vaaz ve fetvâlarıyla insanları yanlışa sevk eden âlimlerin tevbesinin kabûlü için sadece pişmanlık yeterli olmayıp birkaç şart gereklidir. Tabi ki yine de ilk şart pişmanlıksa da, burada “Islâh” ve “Tebyîn” yani yaptıkları yanlışı düzeltme ve bu düzeltmeyi herkese açıklama şartı ilave edilmiştir. Zira onların günahı, Allâh (c.c) ile aralarında kalmayıp insanları ifsâda sürüklemiştir.