Üstâdımız Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû)’nun oğlu Bahâeddin Gürbüzler (Hafız Abi) anlatıyor:
Sultan Abdülhamid Hân zamanında Efendi Babam (Kuddise Sirruhû) huzur dersleri baş mukarriri idi. Sultan Abdülhamid’in saltanat yıllarında bazı medreselerin kapanmasını ön gören bir kanunu Sultan Abdülhamid’e imzalattırmak istediler. Huzur derslerinde iki tane komisyon vardı; Baş muhatap, baş mukarrir. Baş mukarririn önünde bir başkan var. Baş mukarrir Efendi Babam (Kuddise Sirruhû), arkasında o zamanın ulemâsı yer alıyor.
O zaman baş muhatap Yusuf Efendi’ydi, 80 yaşındaydı. Arkasında Padişah saray erkânı, önünde İzzet paşalar. Halid Ziya Beyler, vs. oturuyorlar. Baş mukarrir soruyor, o cevap veriyor, karşılıklı muhasebe ile toplantı tamamlanıyordu.
Baş muhatap Efendi Babamın çok celâlli olduğunu bildiği için “Bana müşkül sorular sorup beni zor durumda bırakıyorsun, beni ağlatıyorsun, bak sana bedduâ ederim” diyor. Medreselerin kapatılmasıyla ilgili baş muhataba “ahkâmı ilâhiyye ile hükmetmeyenler kâfirlerin tâ kendileridir” âyeti kerîmesini hatırlatıyor ve bu âyetin medreselerin kapatılmasına izin verip vermediğini soruyor.
Şimdi, baş muhatap “evet” dese siyasilerin öfkesini celbedecek, “hayır” dese âyetin hükmünü inkâr etmiş olacak. Baş muhatap sessiz kalınca Efendi Babam (Kuddise Sirruhû) meseleyi enine boyuna izâh etti ama Efendi Babamı Hasanpaşa Karakoluna hapsettiler.
Hasanpaşa Karakolu idamlıkların ilk gecelerini geçirdikleri yerdi. Ertesi gün Efendi Babamı saraydan çağırmışlar. Çağırınca Efendi Babam (Kuddise Sirruhû) idam hükmünün yüzüne söyleneceğini zannediyor. Ama Efendi Babam saraya girince Abdulhamid Hân Efendi Babamla musafaha ediyor. Diyor ki;
“Oğlum Haydar Efendi! Bütün ulemâ senin gibi olsa bu Din-i Mübîn-i İslâm bu hale gelmezdi.”
Ve ardından Efendi Babama bir kese altın veriyor. Efendi Babam (Kuddise Sirruhû) şu anda Yaşam Asfaltı denilen mahalde konaklar varmış o zamanlar, oda bir kese altınla oradan konak alıyor.