Şehîd Bayram Ali Öztürk hoca efendi bir dâvâ adamı olarak mücadeleden hiçbir zaman geri durmadı. Derslerine ve sohbetlerine her şartta devam etti. Zira o Rabbi’ne verdiği söze sâdık, bir âşıktı. Sözünün ve sadakatinin neticesi, şehîdlik oldu. Sözüne sadakat gösteren ve şehâdeti bekleyen kullar hakkında Allah Te‘âlâ şöyle buyurmuştur: “(Samimî) müminler içerisinden öyle erler vardır ki, üzerinde Allâh ile sözleşmiş oldukları şeye sadâkat göstermişlerdir. İşte onlardan kimi (“Ben şehit olana kadar kâfirlerle cihat edeceğim” diyerek yapmış olduğu) adağını yerine getirmiştir! İçlerinden bir kısmı da (şehâdet şerefine nâiliyeti) beklemektedir! Onlar en ufak bir değiştirmeyle bile (sözlerini) değiştirmemişlerdir.[1]
Hakikî îmân sahibi bu âşık kullar, îmânlarının lüzumuna bağlı olarak canlarıyla ve mallarıyla cihâd etmiş, ellerinden geldiğince Allah (Azze ve Celle)nin yolunda savaşmışlardır. Evvela nefislerinin terbiyesi üzerine yoğunlaşmışlar, daha sonra insanları ve toplumu ıslâh için uğraşmışlardır. Allah Te‘âlâ, bu şuûr ve bu amelleri hakikî îmân sahibi olmanın göstergesi olarak beyân eder: “Müminler ancak o kimselerdir ki; Allâh’a ve Rasûlüne (gerçekten) iman etmişlerdir, sonra da (biraz olsun) şüpheye düşmemişlerdir ve (hem kâfirler gibi görünen düşmanlarla, hem de nefis ve şeytan gibi görünmeyen düşmanlarla) Allâh yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmişlerdir. İşte ancak onlar (iman iddiasında) doğru olanların ta kendileridir.”[2]
O mümtaz şahsiyetlerin en önemli özelliği sırf Allah Te‘âlâ’nın rızâsını gözetmeleridir. Böyle kullar cennet ve cemâlullâh ile müjdelenmişlerdir:
“O kimseler ki (hem nefis ve şeytan gibi görünmeyen, hem de kâfirler gibi görünen düşmanlarla) Bizim uğrumuzda (sırf Bizim rızâmız için ihlâs ile) cihad etmişlerdir, andolsun ki; elbette Biz onları (cennet ve cemâlimize kavuşturacak) yollarımıza mutlaka hidâyet edeceğiz! Gerçekten (iki cihanda da) Allâh(ın yardım ve desteği), elbette o güzel işler yapan (ve yaptıklarını, Allâh’ı görür gibi huzur üzere işleyen) kimselerle beraberdir!”[3]
Bayram Ali Öztürk Hoca Efendi’nin Sohbetlerinin Muhtevâsı ve Üslûbu
Onun cihâdı; tebliğ, emri bil maruf, sohbet, ders ve en çok da ilim zemininde oldu. Ittılâının genişliği vesilesiyle ondan herkes nispeti ölçüsünde istifade etti. Îmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) Hazretleriyle olan mânevî bağı ve Mektûbât ile alakası ona çok şey kazandırdığı gibi, kendisinden istifade edenlere de çok şey kazandırdı.
Sohbetlerinde genellikle îmânın ehemmiyeti, nefis terbiyesinin önemi, sünneti tatbik etmenin lüzûmu, ibâdetleri en güzel şekilde yapmanın gereği zemininde olurdu. Sohbet içeriğinde çoğu zaman güncel meselelere temas eder, önemli gelişmeleri işlerdi.
Aşk ve dâvâ vurguları, onu ve sohbetlerini farklı kılan en önemli ayrıntılardı. Gençlerin dâima dâvâ şuûruyla hareket etmesi gerektiğini belirtir, özellikle hoca ve âlim kimliğinin toplum içindeki en büyük vazifesinin bu olduğunu, ulemânın, izzetini bu alanlardaki başarı vesilesiyle kazandığını ifade ederdi. İlmî ve tasavvufî konulardan anlaşılması zor olan bahisleri, somut örneklerle herkesin anlayabileceği bir seviyeye indirgeyerek anlatması da, onu farklı kılan önemli bir meziyetiydi. Mevlâ Te‘âlâ yapmış olduğu hizmetlerini ve şehâdetini kabul eylesin. Âmîn.
Dipnotlar
[1] Ahzâb Sûresi:23
[2] Hucurât Sûresi:15
[3] Ankebut Sûresi:69