Yüce dinîmiz İslâm, akrabalık bağlarını sıkı tutmayı, onları kollayıp gözetmeyi, onlara iyilik etmeyi emretmektedir. Bu konu, pek çok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfte mevzû edildiği gibi, akrabalık haklarına riayet etmeyenlerin zemmine yönelik ikazlar da mevzû edilmiştir. Bu delillerden yola çıkarak ulema, akrabayı gözetmenin vacip, bunun terkininse haram olduğu hükmünde ittifak etmişlerdir.[1] Fıkıh kitaplarımızda yer alan münhasıran mâli ibâdetlerde akrabaya öncelik tanınmasına yönelik hükümler de bu kapsamdadır.[2]
Akrabalık bağlarını yaşatmayı, akrabaların birbirini ziyaret etmesini ve iyi ilişkiler kurmasını ifade eden bir ahlâk terimi olarak Sıla-i Rahim, Âdâb-ı Şeri’yye kitaplarımız başta olmak üzere, literatürde detaylarına varıncaya kadar müstakil bir konu başlığı halinde işlenmiştir. Bu terkibin kullanımının yanı sıra ‘’Zü’l-Erhâm, Ülû’l-Erhâm’’ gibi kullanımlar da söz konusudur.[3]
Müfessirler, akrabayı gözetme konusuna müteallik nasslardan hareketle, Sıla-i Rahim ile Allâh Te’âlâ’nın rahmetine nâil olma konusu arasında bir bağlantıya dikkat çekmiş, akrabaya merhametli olmayan ve onları gözetmeyenlerin Allâh Te’âlâ’nın rahmetinden mahrum kalacaklarını beyan etmişlerdir.[4]
Sıla-i Rahm’e dair bir diğer önemli ayrıntı da ömrü uzatacak bir iş olduğunun haber verilmiş olmasıdır. Kimi âlimler, ilgili hadîs-i şerîfleri zâhirine hamlederken kimileriyse te’vil yoluyla bu haberlerin, ömrün bereketlenmesi ve bu işi gözetenlerin nesline hayırlı kimselerin lütfedilmesi şeklinde anlaşılabileceğini ifade etmişlerdir.[5]
Sıla-i Rahim’in kapsamına hangi akrabaların girip girmeyeceği konusunda ulema ihtilaf etmişse de, mahrem olsun olmasın bütün akrabaların bu kapsama dâhil olduğu yönündeki görüş, bağları sıkı bir toplumun inşâsı açısından daha şümullü olup tercihe layık görünmektedir.
Sıla-i Rahim’in Dereceleri
Sıla-i rahmin birkaç derecesi vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak; karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hâtır sormayı ihmâl etmemek; dâima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. İkinci derece de ziyâretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak işleri varsa onları takip etmek kendilerini sevindirecektir. Sıla-i rahmin üçüncü ve en önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır.
Akrabaya yardım konusunda bugün insanların problem yaşamasının en büyük sebeplerinden birisi de karşılık beklemektir. Oysaki dinîmiz, akrabayı gözetme hususunda hiçbir karşılık beklememek gerektiğini telkin etmektedir.[6] Her konuda olduğu gibi bu konuda da dinîn ölçüleri muhafaza edildiği takdirde, hem akrabalar arasında problem yaşanmayacak hem de hâlihazırda birbiriyle küskün durumdakilerin barışması sağlanacaktır.
Bayramla adeta özdeşleşmiş bulunan, dinîmizin bu derece ehemmiyet atfettiği Sıla-i Rahim vecîbesini mübârek Ramazân Bayramında gözetmeli, bilhassa birbirine eklenen diğer uzun tatil ve izin günlerini vesile edinerek yaşatmalı ve bu hassasiyetin gelecek nesillere taşınması konusuna da ayrı bir ihtimam gösterilmelidir.
Dinîmizin emir ve tavsiyelerine yönelik gerçekleştireceğimiz işlerde şer’î ölçülere uygun şekilde hareket etmek işin en mühim tarafıdır. Dolayısıyla, akraba görüşmeleri ve ziyaretleşmelerinde özellikle tesettür ölçülerine riayet etmenin ve haremlik selamlık hassasiyetini elden bırakmamanın, ifâ edeceğimiz vecîbelerin Hakk’ın rızasına uygun olarak gerçekleşmesi açısından son derece mühim olduğu asla unutulmamalıdır.
Sıla-i Rahmin vücûbuna ve terkinin zemmine dair deliller için bkz.
Dipnotlar
[1] Buradaki vacip ve haram olan tutum ve davranışların kapsam ve mahiyetine dair ulema farklı mülahazalarda bulunmuştur. Söz konusu görüşlere dair detaylar için bkz. İmam el-Kurtubî, el-Câmi’u lî-Ahkâmi’l-Kur’ân, C.V, s.6; Fahreddin er-Râzî, Tefsîru’l-Kebîr, C. IX, s.164
[2] İbn-i Âbidîn, Reddü’l-Muhtar Ala’d-Durri’l-Muhtar, C.2, s.357-358
[3] ‘’Sıla-i Rahim’’, DİA C.37, s.113. Sıla-i Rahim konusuna dair yazılmış bazı müstakil eserler: Abdullah b. Mübârek’in ve Hüseyin b. Hasan el-Mervezî’nin Kitâbü’l-Birr ve’s-sıla isimli eserleri,Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-Birr ve’s-sıla isimli eseri ve İbn Hacer el-Heytemî, Esne’l-metâlib fî sılati’l-eķârib adlı eseri.
[4] Konuya dair bazı hadîs-i şerîfler için bkz. İmam Ahmed, el-Müsned, I, 190, 191, 194; VI, 62; Sâhîh-i Buhârî, “Edeb”, 13; Tirmizî, “Birr”, 16
[5] Sıla-i Rahmin ömrü uzatacağına delalet eden bazı hadîs-i şerîfler için bkz. Müsned, III, 156, 247, 266; Buhârî, “Edeb”, 12; Müslim, “Birr”, 20, 21. Konuyla ilgili görüşler için, İbn Hacer el-Heytemî, Esne’l-metâlib fî sılati’l-ekarib (nşr. Hilâf Mahmûd Abdüssemî‘), Beyrut 1424/ 2003, s. 137-138
[6] İmam Ahmed, el-Müsned, II, 160, 194; III, 437; IV, 148, 158; Sâhîh-i Buhârî, “Edeb”, 15; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 45