Allah Te‘âlâ mü’minlere: “İşte benim doğru yolum budur; ona uyun. Sizi O’nun yolundan ayıracak başka yollara uymayın. (Azâbından) korunmanız için Allah size böyle tavsiye etmiştir.” (En’âm Sûresi:153) buyurmuş ve bu kararlılıkla hareket ettikleri takdirde mü’minleri hak yoldan hiçbir şeyin alıkoyamayacağını şöyle beyân etmiştir: “Ey iman edenler, siz kendinizi düzeltmeye bakın; siz doğru gittikten sonra öte taraftan sapıtanlar size ziyan dokunduramaz. Hepinizin varışı sonunda Allâh’adır. O size neler yaptıklarınızı o zaman haber verecektir.” (Mâide Sûresi:105) Bir mü’min hak yoldan ayrılmadıkça, ona hiç kimse zarar veremez.
Kur’ân ve Sünnet’e aykırı olarak ihdâs edilmiş inanç ve amellerden oluşan zihnî düşünceler de tıpkı hastalıklar gibi bulaşıcıdır. Bu düşüncelere sahip kimselerle oturup kalkmak, onların fikirlerinden etkilenmeye hatta onların görüşlerine kapılmaya sebebiyet verir. Bu gibi kimselerden uzak durma konusunda Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ümmetini îkaz etmiş, Sahâbe-i Kirâm da onlara karşı her daim uyarıcı olmuşlardır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onları, sâlih mü’minlerin düşmanları olarak nitelendirmiş ve onların fikrî saldırılarının gece-gündüz demeden süreceğini belirterek dikkatli olmamız gerektiğini haber vermiştir. Bid‘at ehlinin amellerinin ve tövbesinin makbul olmadığı da hadîs-i şerîfte şöyle haber verilmiştir: “Allah, bid’at sahibinin amelini, bid‘atından vazgeçinceye kadar kabul etmez.” (İbni Mâce, Mukaddime, 7/50)
Bid‘at ehlinden uzak durma konusunda tâbiûn ve tebei’t-tâbiîn âlimleri icmâ etmişlerdir. Bunu büyük imam, İmam Beğavî (Rahimehullâh) şöyle bildirmiştir: “Sahabe, tâbiûn ve onlara tâbî olan sünnet âlimleri, bid’at ehline düşmanlık edip onları terk etmek hususunda söz birliği (icmâ) etmişlerdir.” İslâm âlimlerinin büyüklerinden Sufyân es-Sevrî (Rahimehullâh) da bu konunun ehemmiyetini ifade sadedinde şöyle buyurmuştur: “Bir kimseyi Allah için sevdiğinde o kimse İslâm’da olmayan bir şey çıkardığı zaman ona buğz etmiyorsan onu Allah için sevmemişsin demektir.”
İçinde bulunduğumuz asırda ortaya çıkmış olan bid‘atlara karşı da son derece dikkatli olmamız gerekiyor. Özellikle ‘akıl’ ve ‘bilim’ kavramlarını öne çıkardıkları iddiasıyla dinin asıllarına kast etmeye çalışanlara karşı teyakkuzda olmak elzemdir.
Efendi Hazretlerimizin Îzâhâtı
Çıkarma kimseyi asla yalancı, Oturma münkir ile yeme sancı,
Pas alırsın paklamaz her kalaycı, Azîz sen sıdk üzere ol, Allah görücü,
Hemen sıdk ile gel, Hakk’a gidelim, Cemâli bâ kemâle seyr idelim.
“Oturma münkir ile yeme sancı.”
Tarîkatı inkâr eden ile oturma sancı alırsın, mânevî karın ağrısı alırsın, kalbin ağrır, saçın da ağarır darlığından. Bunu hangi âyet te’vil eder daha çok?
“Sabah ve akşam Allah’ın rızasını dileyerek Rablerine duâ eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut; dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan (o Rablerine duâ edenlerden) başkasına (dünya ehline) çevirme. Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de haddini aşmak olmuştur.” (Kehf Sûresi:28)
Sûre-i En’âm’da da şöyle buyrulur:
“Âyetlerimiz hakkında alay yollu söz edenleri gördüğün zaman kendilerinden yüz çevir, yanlarında oturma; ta ki, Kur’ân’dan başka bir söze dalarlar. Eğer onlardan yüz çevirme işini şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk da, o zalimler kavmi ile beraber oturma.” (Âyet:68)
(…) Münkir ile oturma, yeme sancı. Münkir ile oturursan;
“Pas alırsın paklamaz her kalaycı.”
Pas alırsanız yani itikadda şüpheye düşerseniz, şeyhiniz sizin îtikadınızı düzeltemez. Kalaycıdır ama sizin pasınızı kalaylayacak kadar kuvveti yoktur. Onun için inkârcılara hiç yüz vermemek lâzımdır. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin bir komşusu hastalandı. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’ni çağırdılar. O da gitti baktı ki, ölüm döşeğinde. Teveccüh etti ona, kalbindeki karanlıktan hiçbir şey gitmedi. Bir kez daha teveccüh etti. Yine bir şey olmadı. Yine teveccüh etti. Yine bir şey olmadı. Demek pası teveccühle temizlenmeyecek kadar kötüydü.
Küfür bulaşıkları ve sıfatları ancak cehennem azabı ile temizlenir. O anda ona denildi ki: “Senin teveccühünde kusur yok. Adam ehl-i küfür ile arkadaşlık etmiştir. Onlardan aldı alacağını.” Bundan sonra o şahıs vefât etti. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, “cenazesine gideyim mi, gitmeyeyim mi?” diye şüphe etti. Manada kendisine: “Kalbinde zerre kadar iman nuru görüldüğünden bunun sayesinde cehennemden çıkarılacaktır” denildi. Bundan anlaşılıyor ki, bir adama kolay kolay kâfir dememeli. Meselâ, yeni yıl gecelerini kutlamak, kâfir işlerini yapmaktır. Fakat bununla kâfir olunmaz. (Mahmud Efendi Hazretleri, Risâle-i Kudsiyye Şerh ve İzahı, s. 483-484)