Ebu Said (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Bir kul Müslüman olur ve Müslümanlığı da güzel olursa, Allah Teâlâ) onun evvelce işlemiş olduğu bütün günahlarını örter. Bundan sonra sıra kısasa (mükâfat ve mücazata) gelir. Bir hasene (iyilik), on mislinden yedi yüz kat hasene ile, bir seyyie (kötülük) ise, yalnız misli ile karşılanır, ancak Allah Teâlâ’nın onu (seyyieyi) affetmesi müstesna.”
Hadîs-i Şerîf’in Îzâhı
Resûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu hadis-i şerifinde; gerçek Müslüman olanın İslâmı, küfür hâlindeyken işlediği bütün günahları ve küfür gibi en büyük bir cinayeti dahi örteceğini yalnız imandan sonra işledikleri kısasa (ameline göre; hayır işlerse sevap, şer işlerse azap olunmasına) tâbidir, buyurmuştur. Nitekim Cenab-ı Mevlâ:
“Eğer bir kimse iyilikle gelirse, onun için o iyiliğin on misli vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, ancak onun misliyle cezalanır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.”[1] buyurdu. İyiliğe sevap vermek Allah Teâlâ’nın, fazlı ve lütfu kereminden olduğundan iyiliğe on değil yedi yüz misli ve hatta daha fazla artırarak sevap verir. Nitekim Mevlâ Teâlâ:
“Mallarını Allah Teâlâ’nın yolunda harcayanların (kârlarının) hâli, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Ve Allah Teâlâ dilediğine kat kat verir ve Allah Teâlâ Vasi’ (ihsanı bol olan), Alîm (hakkıyla bilen)dir.”[2] buyuruyor.
Ancak işlenen kötülüğün cezası, onun misliyle olur, çünkü daha fazlası zulümdür ve Hak Teâlâ ise, zulümden münezzehtir, fenalık karşılığı mutlak azap da gerekmez, çünkü ilâhî affın bulunduğunu Resul-ü Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz müjdelemiştir. Kul hakkı ise bundan müstesnadır. “İslâm’ı güzel olursa” tabirinden maksat: “Kul Müslüman olur, İslâm’ı da güzel olursa” demektir. Yani itikat ve ihlâsıyla tam olması, zâhiren ve bâtınen İslâm’ı tam benimsemesi, ibadet sırasında Rabbinin kendisine yakınlığını hatırlaması, idrak etmesi, diye açıklanmıştır.
Ahmet Fikri (Doğan) Efendi Hazretleri, Delîlü’s-Sâlikîn, 1/39.
Dipnotlar
[1] En’am, 160.
[2] Bakara, 261.