İslâm’ın yüz akı âlimlerden olan ve eserleriyle bugün dahi ilmî gelişmelerde kendisinden istifade edilen ve XV. yüzyılın başlarında Semerkand civarında doğduğu tahmin edilen Ali Kuşçu, 15 Aralık 1474 senesinde İstanbul’da vefat etmiş ve Eyüp Sultan Türbesi civarına defnedilmiştir.
Bugün batı diliyle ‘pozitif ‘ ilimler olarak ifade edilen fakat İslâm ulemasının sınıflandırmasında nazarî-aklî ilimler olarak değerlendirilen fennî ilimlerde Müslümanların yaptıkları çalışmalar varsa da, bu çalışmaların istenilen seviyede olmadığı aşikârdır. Bu zamanda ve gelecek dönemlerde de Ali Kuşçu gibi, tarihimizde fennî ilimlerde başarılı olacak ve bu ilimleri daha yüksek seviyelere taşıyacak âlimlerin yetişmesini temenni ederek kendisine Allah Te‘âlâ’dan rahmet diliyor, vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle kendisini, hizmetlerinden ötürü şükran ve minnetle yâd ediyoruz.
Ali Kuşçu’nun babası, âlim Hükümdarların önde gelenlerinden Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğundan mensup oldukları aile ‘Kuşçu’ olarak anılagelmiştir. Uluğ Bey’in himayesinde yetişmiş olan Ali Kuşçu, Kadızâde-i Rûmî ve Giyâseddin Cemşîd’den de ders aldı. Daha sonra Nasîrüddîn et-Tûsî’nin Tecrîdü’l-Kelâm adlı şerhini okudu ve Şerhu’t-Tecrîd adıyla şerh etti. Uluğ Bey tarafından daha sonra Çin’e gönderilmiş ve dünyanın yüzölçümü, meridyen hesaplamaları gibi alanlarda eğitim görmüştür.
Uluğ Bey’in öldürülmesinden sonra çıktığı Hac yolculuğunda Tebriz’e uğradı ve Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın teveccühleriyle karşılandı. O zaman söz konusu olan Elçilik vazifesi vasıtasıyla Fatih Sultan Mehmed Hân Hazretleri ile tanışma imkânı buldu ve artık Osmanlı topraklarında hizmet etmeye başladı.
İlme son derece düşkün olan Fatih Sultan Mehmed Hân Hazretleri, Hulûsi Dârendevî’nin de: ‘Kadr-i zer zerdâr şinâset kadr-i gevher gevherî’ (Altının değerini sarraf¸ mücevherin değerini de cevherci bilir) şeklinde ifade buyurduğu gibi, Ali Kuşçu gibi büyük bir şahsiyetin kıymetini ve ilminin derecesini hemen anlamıştır. O’nun Ali Kuşçu’yu İstanbul’a getirme isteği, sadece bir şahsın istihdam edilmesine yönelik bir istek değil, Osmanlı diyarını önemli bir ilim merkezi haline getirme amacına yöneliktir.
Ali Kuşçu’nun Ayasofya Medresesine müderris tayin edilmesiyle birlikte, İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmalar farklı bir boyut kazandı. Ayasofya Medresesi dışında, Molla Hüsrev’le birlikte Semâniye Medreselerinin programı için de çalışma yaptığı rivayet edilmektedir.
Fatih Camiinin avlusuna girdiğimizde hemen hepimizin dikkatini çekmekte olan güneş saati de Ali Kuşçu’nun eseridir.
Kendisi, astronomi-matematik alanı başta olmak üzere, kelâm, usulü fıkıh ve dil-gramer alanlarında pek çok eser kaleme almıştır. Bu eserlerin kahir ekseriyeti günümüze ulaşmıştır ve kütüphanelerimizde bulunmaktadır. Kendisine nispet edilmiş olan eserlerin bir kısmının nüshasına ise ulaşılamamıştır. Allah Te‘âlâ kendisinden razı ve memnun olsun. Âmîn.