Dinimiz İslâm, temizliği emretmiş ve bizlere en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) günlük ve haftalık temizliğimizin nasıl olması gerektiğini detaylarıyla öğretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Beş şey fıtrattandır: Kasığı tıraş etmek, sünnet olmak, bıyığı (dudak kırmızılığı görülecek şekilde) kesmek, koltuk altı kıllarını gidermek ve tırnakları kesmek.”[1]
İmâm-ı Ğazâlî Hazretleri İhyâu Ulûmiddîn nâm eserinde zahirî temizliğin üç kısım olduğunu belirttikten sonra üçüncü kısmın bedenin ifrazatlarından arınmak olduğunu beyan ederek şöyle der: “Bedenin ifrazatlarından temizlenmek, ancak tırnakların kesilmesi, kasıkların kazınması veya ilaçla kıllarının giderilmesi, sünnet ameliyesi ve benzerleriyledir.”[2]
Tırnakları Kesmek ve İstenmeyen Tüylerden Temizlenmek
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), uzayan tırnakların parmak ucu ile arasında oluşan boşluklarda biriken kirlerin temizlenmesini, yani tırnakların kesilmesini emretmiştir. Tırnaklar uzadığı takdirde hem çirkin bir görüntü oluşmakta hem de aradaki kirler, mikropların barınabileceği ve diğer uzuvlara ve dahi başka insanlara sirayet edebileceği bir ortam hazırlamaktadır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)a şöyle hitab etmek suretiyle tırnakları kesmenin önemini ifade buyurmuştur: “Tırnaklarını kes! Zira uzayan tırnakların üzerinde şeytan oturuyor.”[3]
Tırnakların uzaması, temizlik açısından ciddi bir sorundur. Bununla beraber, söz konusu temizliğin süresi konusunda sınırlar dar tutulmamıştır. Bunun hikmetleri üzerinde duran ulema, tırnaklar arasında biriken kirlerden uzak durmanın mümkün olmaması ve bilhassa köylülerin ve bedevî hayatı yaşayanların bu gibi durumlara daimî olarak maruz kalmaları sebebiyle bir tür kolaylık sağlandığı hikmetine dikkat çekmişlerdir.
Tırnakları haftada bir kez kesmenin yanında, kirlerin yoğun olarak biriktiği parmak uçları ve boğumlarının temizliğine de günlük olarak devam etmek dinimizin temizlik konusundaki hassasiyetine riayet açısından önemlidir.
Tırnak Kesimi Konusunda Cuma Gününü Tercih Etmek
Mü’minlerin bayramı ve haftanın günlerinin en hayırlısı olan, pek çok fazîlete sahip Cuma gününün fazîlet ve bereketlerinden istifade edebilmek, bu güne mahsus namazı kılmanın yanında, gününün sünnet ve müstehablarına riayetle mümkün olur. Cuma gününün sünnetleri hakkında genel malûmat almak için tıklayınız…
Gusül abdestiyle birlikte, dinimizin bedenî temizlik kapsamında emrettiği tırnakların kesilmesi ve kesilmesi/yolunması gereken tüylerden arınma konusunda Cuma gününü tercih etmek de bu günün faziletine erişme açısından önem taşır.
Konuyla İlgili Hadîs-i Şerîfler
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) şöyle rivâyet etmiştir: “Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Cuma günü namaza çıkmadan önce tırnaklarını keser, bıyıklarını kısaltırdı.”[4]
Bazı hadîs-i şerîflerde, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in tırnaklarını Perşembe günü kestiği geçmektedir. Her iki güne dair hadîs-i şerîfler birlikte düşünüldüğü takdirde, Cuma günü için lâzım olan bedenî temizliğin Cuma gününe temiz çıkacak şekilde yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Konunun bir de manevî muhafaza boyutu vardır ki, bu da oldukça mühimdir. Âişe (Radıyallâhu Anhâ) validemizin rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim Cuma günü tırnaklarını keserse, öbür Cumaya kadar (ve ondan üç gün daha fazla) kötülükten korunur.”[5]
Hastalıklardan muhafaza ve mevcut hastalıklardan şifa bulma konusunda da amellerimiz, duâ ve niyetlerimiz kadar tesirlidir. Nitekim Abdullah ibni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilmiş olan bir hadîs-i şerîfte Cuma günü tırnak kesmenin manevî faydaları şöyle ifade buyrulmuştur: “Allah Te‘âlâ Cuma günü tırnaklarını kesen kimseden hastalığı kaldırır ve ona şifa ihsan eder.”[6]
Dipnotlar
[1] Buhârî, Libâs:51
[2] İmâm-ı Ğazâlî, İhyâu Ulûmiddîn, Bedir Yayınevi, c. 1, s. 379,
[3] Hatîb el-Bağdâdi, el-Câmi‘ li-Ahlâki’r-Râvî, c. 1, s. 374, Hadis No. 860.
[4] Taberânî, Mu‘cemü’l-Evsat, 1/258, Hadis No. 846.
[5] Taberânî, Mu‘cemü’l-Evsat, 5/85, Hadis No. 4886.
[6] Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadis No. 198.