Mü’minlerin bayramı olan Cuma günlerinde, Cuma Namazı için camiye erkenden gitmek, mescide girildiğinde iki rekât Tahiyyetü’l-Mescid namazı kılmak, Kehf Sûresini okumak veya dinlemek mendub kabul edilmiştir. Cuma için tekbir almak, yıkanmak, misvak kullanmak, güzel elbiseler giymek ve koku sürünmek de müstehabdır.
Cuma Namazı için ezan başladığında meşgaleleri terk edip hemen mescide girilmelidir zira bu vâcibdir. Cuma vaktinde alışveriş yapmak ise haramdır. Cuma Namazına erken gitmenin fazîletine delâlet eden hadisler vârid olmuştur. Dolayısıyla Cuma Namazı için mescide mümkün mertebe erken gitmeli ve Cuma saatine kadar Kur’ân tilâveti, zikir ve duâ ile meşgul olmalı, Cuma sohbeti dinlenilerek istifade etmeye çalışılmalıdır.
Ebu Hüreyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: Cuma günü olduğu zaman mescidin kapısı yanında melekler durur, gelenleri öncelik sırasıyla yazarlar. Erken gelenin misali bir deve kurbân eden kimse gibidir. Ondan sonraki bir sığır kurbân eden gibi; ondan sonra bir koç kurbân eden gibi; ondan sonraki bir tavuk sadaka eden; sonra bir yumurta sadaka eden gibidir. İmâm hutbeye çıkınca melekler sahîfelerini dürüp zikri dinlerler”[1]
Bu hadisle meleklerin de hutbeyi dinledikleri sabit olmuştur. İnsanların dinlemeleri ise evlâ tarikiyledir; çünkü insanlar ibâdetlerle mükelleftirler. Cemaate ilk gelenlerle onlardan sonra peyderpey gelenlerin kazanacakları sevaplar muhtelif rivayetlerde az çok farklarla temsil buyurulmuştur. Bütün rivayetlerin ittifak ettiği husus, hatîb minbere çıktıktan sonra defterlerin kapanması ve sevap yazan meleklerin hutbeyi dinlemek için camiye girmiş olmasıdır.
Ebû’l-Fadl Cevzî’nin ‘Kitâbü’t -Terğîb’ nâm eserinde İbni Abbâs (Radıyallahu Anh)dan şu hadîs rivayet olunmuştur: “Cuma günü geldi mi, meleklere hamd sancakları verilerek mescidlere gönderilirler. Cebrail Aleyhisselâm da Mescid-i Harâm’a gelir. Her meleğin yanında bir kitap vardır. Meleklerin yüzleri Bedir gecesindeki ay gibidir. Beraberlerinde gümüşten kalemler ve gümüşten kâğıtlar vardır. Gelen cemâati derecelerine göre yazarlar, imamdan önce câmiye gelen, sâbikînden (evvel gelenlerden) yazılır. İmam minbere çıktıktan sonra gelen ‘hutbeye yetişti’, namaz kılınırken gelen ‘cumâya yetişti’ diye yazılır. İmam selâm verdikden sonra melekler cemâatin yüzlerini gözden geçirirler. İçlerinden eskiden câmiye ilk gelenlerden birinin gelmediğini görürlerse, ‘Yâ Rab! Filancayı göremedik. Bugün ne sebeple gelmediğini bilmiyoruz. Eğer ruhunu kabzettinse ona rahmet eyle! Hasta ise şifâ ver! Yolcu ise kendisine iyi arkadaşlar nasip et!’ derler. Beraberindeki diğer yazıcı melekler de ‘Âmin!’ derler.”[2] Bu hadîsin umûmuna kendilerinden ibâdet beklenilen herkes dâhildir.
Alkame (Rahimehullah) anlatıyor: “Abdullah İbni Mes’ud (Radıyallahu Anh) ile birlikte cuma namazına gittik. Mescidde kendinden önce üç kişinin geldiğini gördü: ‘Ben dört kişinin dördüncüsüyüm, dördüncü de (rahmet-i ilahiyeden) uzak değildir’ dedi ve açıkladı: ‘Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu işittim: ‘Kıyamet günü insanlar, cuma namazlarına geliş sıralarına göre Allah’a yakınlık kazanacaklardır. Birinci, ikinci, üçüncü.. şeklinde.’ Abdullah İbni Mes’ud sonra, ‘Ben dördün dördüncüsüyüm, dördüncü olan da (Allah’ın rahmetinden) uzak değildir’ dedi.“[3]
Kainatın Efendisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in bu konuyla ilgili, “Cumaya erken gitmek, ümmetimin fakirlerinin haccıdır” dediği de rivayet edilmiştir.[4]
Selmân el-Fârisî (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: ‘Bir kimse cuma günü yıkanıp elinden geldiği kadar paklanır ve yağından yağlanır yâhud evindeki kokudan sürünür, sonra cumaya çıkar, yanyana oturan iki kimsenin arasını açmaz, daha sonra (Allah tarafından) ona takdir olunduğu kadar namaz kılar, daha sonra da imâm söze başlayınca (namaz bitinceye kadar) sesini keserse, muhakkak o cuma ile öteki cuma arasındaki günâhları mağfiret edilir.”[5]
Cuma gününün fazîletlerine tam manasıyla erişme hususunda bu amel ve davranışlar bir vazife hassasiyetiyle yerine getirilmelidir.
Dipnotlar
[1] Buhârî, Cuma:30, Müslim, Cuma:7, No.850
[2] Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi (Müslim, Cuma:7, No.850)
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/52-53
[4] Râmûzü’l-Ehâdîs, 198/12
[5] Buhârî, Cuma:6/8