Bir zengin çocuğunu, babasının mezarı başında oturup bir fakirin oğlu ile tartışırken gördüm. (Ona şöyle diyordu): “Babamın türbesinin sandukası (özel) taştan, üzerindeki kitabe renkli, mermerle döşenmiş, kaşı çinilerle işlenmiştir. Birkaç kerpiç ile yapılmış ve üzerine bir-iki avuç toprak atılmış olan senin babanın kabrine benzemez.”
Fakirin oğlu bunu duyunca şöyle cevap vermiş: “Senin baban o ağır taşların altında kımıldanıncaya kadar, benim babam cennete ulaşmış olur.”
Maddi zenginlik bir taraftan dünya hayatının kolaylaştırılmasına sebep olsa da, diğer yönden ahirette insanın sahip olmuş nimetlerin hesabını verme hususunda kişinin işini çok zorlaştırmaktadır.
Nitekim Usame ibnü Zeyd (Radıyallâhu Anh)dan nakledilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in cennet kapısında durduğunda içeri girenlerin tamamının yoksullar olduğunu, zenginlerin ise hesap görmek için alıkonulduğunu görmüştür: “Ben cennetin kapısı önünde durdum, oraya girenlerin çoğu fakirler idi. Zenginlik sahipleri (fakirlerle beraber cennete girmekten) alıkonulmuşlardı. Lâkin ateş ehli, ateşe girmeye emrolunmuşlardı. Ben cehennemin kapısı önünde de durdum. Oraya girenlerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm!”[1]
Konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şöyle rivâyet etmiştir: “Ben (Mi’râc gecesi) cennete üzerinden baktım da, cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme de baktım. Cehennemdekilerin çoğunu da kadınlar gördüm!” [2]
Nakletmiş olduğumuz bu hadîs-i şerîflerin yanı sıra, servetini Allah Te‘âlâ’nın yolunda sarf eden zenginlerin fazîletine yönelik hadîs-i şerîfler de bulunmaktadır. Dolayısıyla asıl olan, Müslümanın mal ile olan münasebetinin İslâm’a uygun olup olmamasıdır.