4 Mayıs tarihi, Mihmandâr-ı Nebî, Ebû Eyyûb Hâlid İbnü Zeyd el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri’nin vefât günüdür. Bu büyük sahâbînin hâl tercemesi daha evvel site içeriğimizde yayımlanmış bulunduğundan[1] biz bu yazıda İstanbul’la özdeşleşmiş olan şahsiyetinden bahsetmek istiyoruz.
Tarihin en eski şehirlerinden biri olan İstanbul’la özdeşleşmiş pek çok şahsiyet vardır hiç şüphesiz. Bu şahsiyetler arasında Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri’nin yeri bambaşkadır. O, Hicâz’da Mihmandâr; İstanbul’da ise ‘Osmanlı’nın Kalbini Bekleyen’lerden biridir.
Mücâhid denildiğinde İslâm tarihinde akla gelen ilk isimlerdendir. İslâmiyet’i kabul ettikten sonra hemen bütün gazâ ve seriyyelere katıldı. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in irtihâlinden sonra da mücâhid olarak orduların değişmez büyüklerinden oldu. Mısır’ın fethinde bulundu ve Romalılarla gerçekleşen savaşlarda, Filistin ve Sûriye’nin fethinde, Müslümanların denizaşırı ilk seferlerinde ön safta hep o vardı. Fitne dönemlerinde de denge unsuru olan Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri, Medîne-i Münevvere’de işgalcilerin Hazreti Osman (Radıyallâhu Anh)ı engellemeleri üzerine İmamlık yapmak suretiyle fitneyle mücadele etti.
Mihmandâr-ı Nebî Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri hangi şehre gittiyse vâliler kendisine bir konak tahsis etmek ve onu uzun müddet boyunca misafir etmek istediler. O ise hep gazâ ve seferlerde bulunmayı tercih etti. Büyük bir mübelliğdi ayrıca. Vâlileri dahi ikaz etmekten çekinmez, dînî hassasiyetlere bağlılık konusunda rehberlik ederdi.
Fetih Hadîsi ve Müslümanların İstanbul’a Yönelik Seferleri
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) irtihalinin ardından vuku bulacak birtakım hâdiseleri haber verdiği gibi, gerçekleşecek büyük fetihleri de haber vermiştir. Onun Ashâbını müjdelediği fetihlerden biri de İstanbul’un fethidir.
عَنْ عَبْدُ اللَّهِ بْنِ بِشْرٍ الْخَثْعَمِيِّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
Abdullah İbnü Bişr el-Has’amî’nin babasından işittiğine göre Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”[2]
İlk asırdan itibaren büyük vâli ve komutanlar bu hadîs-i şerîfin müjdesine nâil olmak maksadıyla İstanbul üzerine seferler düzenlemiş, bu seferler neticesinde surlara kadar dayanılmış hatta mübelliğlerden bir zümre de şehre yerleşerek burada bir de mescid inşa edip halkın İslâmiyet’le tanışmaları için faaliyet göstermişlerdir.
Müslümanların fetih gerçekleşinceye kadar İstanbul üzerine on bir kez sefer düzenledikleri, ilk seferinse Hazreti Osman (Radıyallâhu Anh) döneminde 655 senesinde gerçekleştirildiği kaydedilmektedir. İlk ordu, Sûriye valisi Hazreti Mûâviye (Radıyallâhu Anh) tarafından Abdullah ibnü Sarh komutasında gönderilmiştir. Sonraki senelerde düzenlenen seferlerden bir diğeri ise 668 senesinde Hazreti Muâviye (Radıyallâhu Anh)ın hilâfeti döneminde oğlu Yezid’in komutasında gerçekleşen seferdir. Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) da seksen seneyi aşkın yaşına rağmen bu seferde bulunmuş ve yakalanmış olduğu hastalığı sebebiyle surlara yakın bir yerde vefât etmiştir.
Surların Dibine Defnedileceği Haber Verilen Büyük Sahâbî
Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh)ın fetih hadîsiyle beraber Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den hususî bir başka müjde daha duyduğu belirtilmektedir: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Kostantiniyye surunun dibine sâlih bir kişi gömülecektir’ buyurdu. Umarım ki o kişi ben olayım.”[3]
Niyeti, mücadelesi ve kararlılığıyla hepimize örnek bir rehber oldu ve bu fazîletlere erişti. Vasiyeti üzerine cenâzesi götürülebildiği kadar surlara yakın bir yere götürülüp defnedildi. Hristiyanlar dahi Fetih gerçekleşinceye kadar, zuhûr eden harikulade olaylar sebebiyle medfûn bulunduğu mevkie hürmet gösterdiler.
Kabrinin Kaybolmasının Sebepleri Üzerine
Hristiyanlık kendi içinde birçok mezheplere bölünmüş durumdadır ve bu mezhebler birbiriyle ciddî çatışma içerisindedir. Katoliklerin Haçlı Seferleri’ni Ortodokslar bazen desteklemiş bazense desteklememişlerdir. Onları da hedef alan bazı Haçlı seferleri esnasında zaman zaman İstanbul da yakılıp yıkılmıştır. Katoliklerin böyle bir saldırısı neticesinde İstanbul’da Ortodokslara ait mabetler tahrip edildiği gibi, Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri’nin kabri de yok edilmiştir.
Fetih müyesser olunca Akşemseddin (Kuddise Sirruhû) Hazretleri Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh)ın defnedildiği yeri keşfetti. İstanbul’la özdeşleşti, ismi verilen İlçe, onun mâneviyâtına büründü; türbesi hemen her gün ziyâretçi akınına uğradı. Aynı rağbet günümüzde de hâlen devam etmektedir. Hatta kimileri, onun ziyaretgâh hâline gelmiş olan türbesini, yeryüzündeki –Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Kudüs-i Şerîf- üç büyük ziyaretgâhdan sonra gelen mukaddes bir yer olarak nitelediler. Allah Te‘âlâ onlardan râzı oldu; onlar da Allah Te‘âlâ’dan…
Dipnotlar
[1] Büyük sâhâbî Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh)ın kısa hâl tercemesi için bkz. https://www.ismailaga.org.tr/ebu-eyyub-halid-ibni-zeyd-el-ensari
[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4, 335; Buhârî, et-Târihu’l-Kebîr, 1, 81; et-Târihu’s-Sağîr, I, 341; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, 2, 24; Hâkim, Müstedrek, 4. 422; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 6, 219
[3] İbn Abd Rabbîh, el-Ikdü’l Ferîd, 2, 213