Bu insanoğlu şu kadarda mı düşünmekten acizdir. Kendi cesedinin maişetini kazanmak için ya bir fabrikaya ya da bir işverene kendini teslim ediyor. Oradan alacağı para için kabul etmiş olduğu şartlara harfiyyen riayet ediyor. O yolda ne kadar güçlüklerle karşılaştığı halde asla ses çıkarmıyor ve oradan aldığı ücret hatırı için o iş sahibine ne kadar muhabbetler, itaatler ediyor. Ve iyice inanıyor ki, kabul ettiği şartlara riayet etmediği takdirde kendisi kusurludur.
Şayet tard edilirse (kovulursa) kusuru kendine râci kılıyor. Cismi için böyle de, hakiki insan olan ruhu için hakiki Mevlâ’mıza neden minnet etmeyelim. Kabul ettiğimiz şeraite (şartlara) neden riayet etmeyelim? Tard ve tebi’d olunmaktan (kovulmak ve uzaklaştırılmaktan) neden hazar etmeyelim? (sakınmayalım).
Bizimle mu’ahede buyurduğu için, bizlere bu kadar kıymetler verip kitaplar, o kitapları beyan edecek tercümanlar, türlü türlü misaller, türlü türlü af bahâneleri. Bunları birazcık düşünürsek o zaman “Muzil” ismine düşmüş mü düşürülmüş mü? Elbette kendi eliyle düşmüş olduğu açıkça zuhur eder.
Mahmut Efendi Hazretleri, Mektubat