Bir kimse, evlenince dininin üçte ikisini tamamlar. Geri kalan üçte birini de yaptığı ibadetler vesilesiyle Allâh muhafaza eder.
Karı koca birbirine karşı iyi muamele etsinler. Gelin kayınvalidesine ve kocasının kız kardeşine iyi muamele etmelidir.
Efendi Babam (Kuddise Sirruhû) derdi ki: “İnsan evvela ailesini nefsi için sever, yaşlanınca ahiret yolunda arkadaşım diye sever, bu iyidir. Önceki sevgi de ibadete mâni olmamak şartıyla olur. ” Karı-koca birbirini sever ama vaktiyle yatıp vaktiyle kalkmazlarsa o zaman aldanmış oluyorlar. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) diyor ki: “Ben de sizin gibi yağlı yemekleri yiyebilirim, en güzel elbiseleri giyebilirdim ama ben onları âhirete bıraktım.”
Efendi Babam (Kuddise Sirruhû) derdi ki: “Bir şeytan vardır, hiçbir vazifesi yoktur. Ne namaza karışır, ne oruca karışır hiçbir işe karışmaz. Sadece karı-koca arasını ayırmaya çalışır. Onun işi odur, başka işi yok.”Bu şeytanın ne kadar muvaffak olduğunu görüyoruz. Nice insan karısından ayrılıyor, harama düşüyor. Nice kadınlar da kocasından ayrılıyor, haramlara düşüyor. Kadın bedava mıydı zannediyorsunuz, yani boşuna mıydı? Koca boşuna mıydı? Mutlaka birbirlerine çok lazımdırlar. Değilse dünyaları da harap olur, âhiretleri de harap olur. Birbirimizin kıymetini iyi bilelim. Koca kocalığını iyi bilsin, kadın da kadınlığını iyi bilsin, Âhirete de ak yüzle çıkalım.
Kadın fenalık etse kocasına, koca da sabretse, ona ne büyük mükâfat verilecek. Bu durum erkeği memnun edecek. Ama hiç birbirine kötülük etmeseler çok âlâ olur. Dünyanın düzeni karı kocanın bir araya gelmesine bağlıdır, bu kadar milletin meydana gelmesi karı kocadan oluyor. Allâh onlara o hüneri vermiştir.
Bazı düğünleriniz İslâm’a uygun olmayabiliyor. Avrupalıların gelinlikleri gibi elbiseler giyiliyor, düğünler salonlarda yapılıyor, çalgılar çalınıyor, oyunlar oynanıyor. Anlatılagelen bir hikâye vardır. Şahsın birisi kedisini terbiye etmiş, ona mum tutmayı öğretmiş. Bir gün yemeğe misafirleri davet eder. Onun kedisini terbiye eğittiğini bilen birisi, kibrit kutusu içerisine saklamış olduğu fareyi yemek esnasında kediye gösterir. Kedi, fareyi görünce onu yakalamak için atılıp her tarafı birbirine karıştırır. İşte düğün meselesi ortaya çıkınca sizler de farenin üstüne atlayan kedi gibi oluyorsunuz.
Karı kocanın birbirini sevmesi normaldir. Fakat vaktiyle yatıp, vaktiyle kalkmazlarsa o zaman aldanmış oluyorlar.
İnsanın ana ve babalık görevlerini öğrenmeden evlenmemesi lazımdır. Evlenirse o kişi çocuklarının başına bela olur.
Erkekler hanımlara kaba muamele edip onları dövmemeli, bilakis onlara ihsan etmelidirler (iyi davranmalıdırlar). Hanımlar da efendilerine ihsan etmelidir.
Bu anlatılan şeyleri bildiğinizi biliyorum. Fakat vitrinde parlayan gelinlikler, o uzun duvaklar, kalplerde bir şey bırakmıyor. Her şeyi unutturuyor. Ben fakir de unutmayasınız diye tekrarlıyorum.
Bazı hoca kızlarımız evlenirken Amerika kızlarından beter süslendiğini duyuyorum, canım gidiyor. Ben: “Bunlarla İslâm gelecek!” diyorum. Onlar ne yapıyorlar? Söylemekte hoca gibi, yapmakta cahil gibiler. Düğün şeriat yoludur, şeytanlık yolu değildir. Kimisi kâfirlerinki gibi gelinlik için deli oluyor, kimisi de duvak için gavur olmaya razı oluyor neredeyse. Amerikalıların yapmadığını yapmaya çalışır. Yani cahiliz, cahiliz, cahiliz. Allâh bizi âlim etsin, âlim etsin, âlim etsin.