İstidraç, Allâh-u Teâlâ’nın âsi kulunu derece derece helaka çekmesi demektir. Kesilmek için yakalanmaya çalışılan koyun kaçar. Kesecek olan kimse koyunu yakalayıp kesim yerine getirebilmek için ona avucunda tuz gösterir. Koyun bir avuç tuza aldanır. İşte bu istidraçtır. Aynen bunun gibi bir şahıs kötü yolda iken güzel bir zuhurat görse, aynı zuhuratı tekrar tekrar görse bu sebeple kötülüğe daha daldırır. Kötü bir şahıs kendi hakkında ne kadar güzel rüyalar görürse o kadar zarar eder.
Bel’am ibn-i Baûra’yı hatırlayalım. Oturduğu yerden Levh-i Mahfuz’u okurdu. Bir hastayı okusa iyileştiriyordu. Duası kabul olurdu. Lisanından zuhur eden hakikatları yazmakla bitiremiyorlardı. O nimetler ona istidraçtı.
Mevlâmız’ın işlerinde ince hikmetler vardır, bu ince hikmetleri anlamak ince akıl ister. Amerika, Avrupa, Rusya Mevlâ’nın emirlerine âsi olmakta devam ediyor. Allâh onlara daha çok nimet veriyor, teknoloide, ağır sanayide, astronomi ilminde, tıp ilminde onları daha da ilerletiyor. Dünyada da zevk ve sefa içerisinde yaşıyorlar. Onlar Allâh-u Teâlâ’yı tanımazlar, iman nedir, İslâm nedir, bilmezler, namaz kılmaz, oruç tutmazlar. Tabi ki “Allâh bize ceza vereceği yerde neden daha çok nimet veriyor?” diye de düşünmezler. Fakat bunca nimetler verilmesi onlar için istidraçtır. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) İran’ın fethinden sonra ganimet malları Medine’ye getirilince: “Allâhım! Bu hazinelerin istidraç olmasından Sana sığınırım” diye dua etmişti.
Bizde merhamet varsa, koşalım milletin imdadına. Her okuyan, adam olmaz ama yine de ancak okuyan adam olur. Onun için Kurân-ı Kerîm-i okuyun, okutun. Bir kimseye ilim verilmiş fakat onunla amelden mahrumsa veya amel verilmiş de ihlastan mahrumsa, bu onun için ilâhî bir mekirdir (aldatmadır). Bir kimsenin kendisinde bu sıfatlar varsa, bilsin ki bu onun için istidraçtır.
Cenâb-ı Hakk’a isyan eden bir Yahudi: “Yâ Rabbi, Sana kaç kere isyan ettim ama sen beni cezalandırmıyorsun” dedi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk zamanın peygamberine şöyle vahyetti: “Filanca aldanmış kuluma git ve ona şu sözlerimi bildir: Yaptığın isyanlar, kalbini katılaştırdı. Yaptıklarına üzülüp ağlamıyor ve hatta tevbeyi dahi düşünmüyorsun. Buna rağmen, ben seni yaşatıyorum. Bu senin için, benden sana yavaş yavaş inen bir cezadır, anlamıyor musun? Ömrün uzadıkça günahın artıyor. Günahların çoğaldıkça da, âhirette alacağın ceza büyüyor. ”
Mevlâ bize sıhhat, kuvvet, kudret nimet verdikçe boyun eğmemiz lazım. “Yâ Rabbi! Ben bu nimetlere layık değilim” demeli. Yâ Rabbi! Bize verilen nimetleri istidraç olmaktan muhafaza eyle. Âmîn!
Korkumuzdan eriyelim. O gelen nimet ya istidraç ise ne yaparsın? Mevlâ’ya yapış. O’na yapışanın hali tamamdır. Daima tedbirli olalım, Allâh’a şükredelim. En büyük şükür şeriatı yaşamaktır. Allâh-u Teâlâ sana o kadar iyilik yapar ki, anan baban o iyiliği sana yapmaz ama ne zamanki insanlıktan haberin olmaz, o zaman seni köfte gibi ezer.
Şeytan zibilliği, çöplüğü cennet gibi gösterir. İnsan gördüğü rüyalara, hallere neden inanır? Kurân’a inansa ya? Kendinizi rüya veya zuhuratta çok güzel hallerde görebilirsiniz. Şeriata aykırı hal ve hareketleriniz olduğu halde böyle rüyalar görüyorsanız, biliniz ki bu rüyalar sizin için istidraçtır.