Hocalar daima şalvarlı, sarıklı, sakallı, camide ön safta, ayarlı bir saat gibi olmalı, ayarı bozulan biri geldi mi onu düzeltmeli.
Rahmetli anam benim şalvarımı, gömleğimi eliyle dikerdi. Anam da kadındı, siz de kadınsınız, hepiniz cennete varın inşaallah! Benim elbiselerimi anam dikti olmadı mı? Oldu, hem de eskiyinceye kadar giyerdim. Bana oluyor da size neden olmasın? İnsanların bedenleri aynı ama kibir ve gurur aynı olmamızın önüne geçiyor.
Şalvar ıslanmadan balık tutulmuyor. Meşakkat çekilmeden yüksek olayım demek boşuna avanaklıktır.
Bazı memleketlerde şalvar giyerler, başörtü takarlar, bazı memleketlerde ferace giyerler, bazı memleketlerde çarşaf giyerler ki bu çoğunluktadır.
Gelininin çarşafını çıkaran, oğlunun şalvarını çıkaran insan değildir, insan değildir cemaat-i Müslimin!
Sizin çarşafınız, bizim sarığımız, şalvarımız. Sizi gören alacağını alıyor. Bir de bununla birlikte tatlı söz konuşursan tamam.
Sadece söz ile “Müslümanım” demek yetmiyor, insan Müslümanlığı harekâtı ve sekenâtı ile bütün fiilleri ile hayatına tatbik etmelidir. Erkekler cübbelerini, şalvarlarını, hanımlar da çarşaflarını İslâm kıyafeti diye giyinmelidirler. Riya için, istismar için değil. Riya etmekten ne çıkar?
Hazreti Meymûne (Radıyallâhu Anhâ) validemiz zuhuratta buyurdu ki: “Mademki bir iş göreceksiniz sakala, sarığa, şalvara, cübbeye, çarşafa ve örtünmeye dikkat edin.” Burnun gözükürse, asıl en güzel yerin gözüktü demektir. Sabredin, cennette gizlenme yok.
Nasıl ki koca karısının çarşafına karışmayacaksa, kadın da kocasının sakalına karışmayacak, cübbesine karışmayacak. Kocasını bırakıp gidenler var. Kocasının şalvarından cübbesinden dolayı bırakıp gidenler var. Şaşılacak bir iş? Ne yapalım? İnsan illa da: “Ben cehenneme gideceğim, benim yerim cehennem olacak” derse ne yapabiliriz ki?
Cübbe, şalvar giyip sarık sarana sorun bakalım, onların ne zararını gördüler? O cübbe, şalvar o kimseye ağırlık mı verdi? Sarık kafasını mı kaşındırdı yoksa kafasını mı ağrıttı? Mevlâ Teâlâ cümlemizi nefs-i emmârenin ve şeytanın şerrinden ve ondan beter olan Amerika ve Avrupa’nın şerrinden halis eylesin. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)in, müctehidlerin, meşayıhın peşinden gidenlerden eylesin.
Dinde: “Erkeklere sakallarınızı uzatınız, cübbe şalvar giyiniz! denildi. Ne demeli? “Peki, baş üstüne.” Evvelden hiç hoşlanmazdım şalvarıma cübbeme gülmelerine, şimdi gülsünler istiyorum.
Sarık, cübbe, şalvar Allâh-u Teâlâ’nın heybetidir.
Şalvar niye giymiyorsun, Fatih Sultan’dan daha mı büyük adamsın, İstanbul’u mu fethettin?
Şeriat, tarikat sana ne yapıyor da sen onları istemiyorsun? Cübbe, şalvar sana ne yapıyor, sarık sana ne yapıyor? Söyle bakalım kafanı mı yiyor, kafanı mı kaşındırıyor?
Mevlâ en çok Rasûlüllâh (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)i seviyor. Bir de kimde onun nişanı varsa o kimseyi seviyor. İşte bu çarşaf onun nişanıdır. İşte bu sarık onun nişanıdır. İşte bu cübbe onun nişanıdır, işte bu şalvar onun nişanıdır. Kafirlerin şeklini giymeye gerek yok.