Mevlâ Teâlâ Hazretleri, zikredeceğimiz âyet-i kerimelerde, kendilerine gelen peygamberleri inkâr eden, onlar ile istihzada bulunan kimselerin, ne kadar hasret içinde kalacaklarını ihtar ederek buyuruyor ki:
“Yazıklar olsun o kullara ki, ne zaman kendilerine peygamber gelse, muhakkak onu alaya alırlardı.”[1]
Bu üzüntüler bir pişmanlıktır, ilacı olmayan bir nedamettir. Hasret bunun içindir. Bir adam kendini köprüden atmaya kalksa, sen ona acırsın, fakat o sarhoş olduğu için buna hiç aldırmaz. İşte böyle bir insan helak olmuş demektir. Ve ne zaman ki kişi dirilir, o zaman iş işten geçtiğini ve ilacı olmayan bir derde düşmüş olduğunu anlar.
Anlatılan mananın vukuuna binaen Mevlâ (Celle Celâlühü) diğer bir âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır;
(Sonra günahkâr nefsin şöyle demesi var:) “Yazık bana! Allah’a (ibadette) kusur etmişim. Ben muhakkak (Kur’ân ve müminlerle) alay edenlerdendim.”[2]
Âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere kişi Allah’ın (Celle Celâlühü) yanında geri kalması yani dünyada iken, Allah Teâlâ’nın kendisine en yüksek makama çıkmak için verdiği fursatların tarafına dahi bakmaması sebebi ile helâkı çağırır, fakat helak gelmez ki kurtulsun. O zaman insan ister ki, yerler yarılsa o da arasına düşüp kaybolup gitse. Zira cehennemde ölüm yoktur. Oraya girecek olan kişi yanıp kül olacak, sonra o küllerden aynı insan vücuda gelecek. Nitekim bu manaya işareten Mevlâ Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri (yarın) ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye o derileri başka deriler ile değiştireceğiz. Çünkü, Allah gerçekten azîzdir, hakîmdir, hükmünde hikmet sahibidir.”[3]
Allah çok büyük Allah’tır (Celle Celâlühü). Ne oluyor insanlara ki, bunun önemini anlamıyorlar? İnsanların çoğunun kalbinde dünya sevgisi var. Şarap içen birinden, şarabın verdiği sarhoşluk bir zaman gelir gider, amma dünya sevgisinin verdiği sarhoşluk kolay kolay gitmez. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabına hitaben şöyle buyurdu: “Siz Rabbiniz’den bugün beyyine (açık delil) üzeresiniz. Fakat sonra içinizde iki türlü sarhoşluk zahir olacak. Bunlardan biri dünya sevgisi sarhoşluğu, diğeri ise cahillik sarhoşluğu.”
Dünya sevgisinden dolayı Kur’an-ı Kerim’in manevi kokusundan koku dahi alınamıyor.
Gelelim dersimizin âyet-i kerimesine. Mevlâ (Celle Celâlühü) asi kullarına üzülerek يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِۚ buyurmuş idi. Peki Mevlâ (Celle Celâlühü) üzülür mü? Üzülecek iş yapıldı mı, Mevlâ (Celle Celâlühü) üzülür ki, bundan kasıt üzülme muamelesi yapar demektir. O’nun üzülmesi bizim gibi değildir. Birisi dedi ki: “Bu günlerde Mevlâ (Celle Celâlühü) çok dertli, kulları asilik ediyor.” Dinleyen de: “Sus böyle denmez. Mevlâ istese hepsini bir ümmet kılar” diye cevap verdi.
Mevlâ’nın (Celle Celâlühü) kullarına üzülme muamelesi nasıl olur? Bunu bir misal ile açıklayalım. Bir kimsenin çocukları kendilerine zarar verecek bazı şeyler yapsalar, baba yavrularına acıdığından o şeyleri ortadan kaldırır. İşte Mevlâ Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri de kullarını, kendilerine zararı olacak hal, hareket ve kavillerden sakındırmak amacı ile Kur’an-ı Kerim vasıtayla ikaz ediyor, uyandırıyor. İşte Mevlâ’nın (Celle Celâlühü) üzülmesi de böyledir.
Bahis ile alâkalı bir başka âyet-i celilede şöyle buyrulmaktadır:
“Allah’ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edenler, gerçekten ziyana uğramıştır. Nihâyet kendilerine kıyamet ansızın geldiği zaman şöyle diyecekler: ‘Vay bize yazıklar olsun! Dünyada kusur yap(arak vaktimizi boşa çıkar)dık.’ Onlar günahlarını arkalarına yükleneceklerdir. Dikkat edin ki, yüklendikleri günah ne kötüdür!”[4]
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Elbette ahiret yurdu, takva sahipleri (Allah’tan korkanlar) için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınız başınıza gelmeyecek mi?”[5]
Kınanan dünya bizi Allah’tan (Celle Celâlühü) ayıran dünyadır. Kalplerde öyle bir kavga gürültü gidiyor ki, pazaryerlerindeki gürültüden daha fazla. “O, niçin öyle dedi?” “Bu, niçin böyle yaptı?” gibi düşüncelerle dopdoluyuz. İşte bu düşünceleri kalpten atmakla Mevlâ (Celle Celâlühü) bulunur. Pazar meydanına benzeyen kalbin gürültüsü dinleneceğine Mevlâ’mızın (Celle Celâlühü) emirleri dinlenmelidir.
Bir kimseye bir arkadaşı kötülük etti mi: “Beşerdir ne yapalım, Allah onu da affetsin” demeli. Böyle denmesi gerekirken, o kötülük onun içinde şişiyor da şişiyor. Affetmek nerede kaldı وَالصُّلْحُ خَيْرٌ “Sulh en hayırlı bir iştir”[6] âyet-i kerimesi ile amel etmek nerede kaldı? Öyle oluyor ki Müslümanlardan Hoca olanlar arasında dahi dargınlık olabiliyor. Bu hal öyle bir hadde ulaşıyor ki, dünya bir araya gelse de onlar düzelmiyorlar. Peki ilim, hocalık, kardeşlik böyle midir? “İlim bizde, amel başkasında.” Kin çok acayiptir, öyle bir hastalıktır ki kansere çare bulunur, buna ilaç bulunmaz. Öyle ise bizler de aramızda sulh edelim ve bunu bozmamaya çok dikkat edelim.
Dipnotlar
[1] Yâsin Sûresi, 30.
[2] Zümer Sûresi 56.
[3] Nisâ Sûresi, 56.
[4] En‘âm Sûresi, 31.
[5] En‘âm Sûresi, 32.
[6] Nisâ Sûresi, 128.