Sahih yedde budur a’zam keramet,
Şeriatde eder ol istikamet.
“Sağlam elde en büyük keramet şudur; (O mürşid) Şeriatta istikamet eder.”
A’zam: En büyük. Sahih kelimesi sığa-i faîldir. Onda mübalâğa vardır. Sahih yed, “Çok sağlam el” demektir.
Tarikata girmeye, belli bir şeyhe intisap etmeye ve ondan evrad almaya; el almak, şeyhin bir şahsı tarikatına kabul edip ona ders vermesine de el vermek denir.
Çok sağlam elli olan mürşiddeki en büyük keramet nedir?
Şeriat ne diyorsa onu yapar, onun çizdiği yolda yürür. Ayet-i celile nasıl buyuruyorsa, Rasûlüllah nasıl buyuruyorsa, fukaha-i izam nasıl buyuruyorsa, akaid-i nizam nasıl buyuruyorsa, tasavvuf nasıl buyuruyorsa öyle hareket eder.
“Sonra Biz seni o (din) iş(i) hakkında büyük bir şerîat üzere kıldık. Artık sen ona tabi ol! Bilmeyenlerin kötü arzularına tabi olma! (Onlara uyman durumunda ben seni azaba çarptırdığım zaman,) şüphesiz ki onlar Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi senden asla savuşturamazlar.”[1]
Mevlâ Teâlâ: “O şeriat caddesi dosdoğru Benim Cemalime ve cennetime kavuşturuyor. O yoldan ayrılma! Ben sana yeterim. Mademki yaratıcı Ben, yaşatıcı Ben, kemâle erdirici Ben, bütün belalardan kurtarıcı Ben, gördürücü, işittirici, arzu ettirici Ben öyleyse Benim emrim üzere olmaya devam et! Beni bırakıp da bilmeyenlerin hevasına uyarsan seni yakalarım!” buyurmuş oldu.
Tefsiri, hadisi, fıkhı, tasavvufu bıraktık mı bilmeyenlerin yoluna uyduk demektir. Onlar kendileri bilmiyorlar, seni nereye götürecekler? Emrolunduğumuz caddeden tam yürüyemediğimizden hep bu cezalar başımıza geliyor.
Farsça bir beyitte şöyle anlatılır:
Rehrevî rahi Tarikat în büved,
Çü beahkâmı Şeriat mîrevet.
“Tarikat yolunun yolcusu, şu kimsedir ki, o Şeriat hükümleriyle yürür.”
Lafla Tarikat ehli olunur mu? Lafla çorba pişer mi? Sağlam elli mürşid farzı, vacibi, sünneti, müstehabı, edebi emredildiği gibi işler, haramlardan, mekruhlardan kaçar. Bir adam kalkıp kendiliğinden “Ben mürşidim” dese yalancıdır. Kendinden evvel geçen bir mürşidden el almış olması lâzımdır ve silsilesi ta Rasûlüllah’a kadar devam etmelidir. Rasûlüllah ta Mevlâ Teâlâ’ya eklidir. İşte sağlam elli mürşid budur.
Bilinmez batın amma var alâmet,
Müridanı olur bil ehl-i sünnet.
“Batın bilinmez ama bir nişan vardır. (Nedir o nişan?) onun müridleri ehl-i sünnet olur.”
Yani sünneti yaşarlar, bid’at işlemezler. Ya Rabbi! Bizi onlardan eyle. Bir kere geliyoruz dünyaya, bir daha gelmeyeceğiz. Dünyanın koltuğuna, sandalyesine aldanmayalım. Mezarda koltuk var mı? Sandalye var mı? Halı var mı? Avize var mı? Yok. Öyleyse senin hiçbir şeyden haberin yok. Bu nefis ne haindir bilemezsiniz. Ne adamlar tepelemiştir o ne insanlar yıkmıştır.
Şeriatla hemen Hakk’a gidelim,
Cemâl-i bâ Kemâle seyr idelim.
“Şeriat(ı tatbik) le hemen Hakk’a gidelim. Kemâlin ta kendisi olan Mevlâ’nın Cemâli’ne seyredelim.”
Şeriat Allah’ın davetiyesidir. Allah-u Teâlâ Hazretleri “Şeriatla Bana gelin” buyuruyor.
Mevlâ Teâlâ’nın başka bir daveti daha var, o da cezbedir. Senin içine bir sevgi atar ve seni kendine çeker. Sevgi gibi güzel bir şey yok. Allah o sevgiyi versin bize. Bize bu iki davet de lâzımdır. Ahirete hemen gidiyoruz, edepli gidelim Allah’ımıza.
Risale-i Kudsiyye ne güzel kitap ne güzel tembihleri var. Bu kitaptan istifade edelim. Daima yanınızda bulunsun. Vakit bulunca açar, okursunuz. Bir de yanınızda illâ Fıkıh kitabı bulundurun. Bir yanlışla karşılaşınca, açar bakarsınız. İnsan yanlışlarını düzeltirse o zaman Müslüman yaşar, Müslüman ölür. Bir insanın yanında para bulunursa, acıkınca hemen bir şey alıp yer. Aynen bunun gibi yanında bir Fıkıh kitabı olan da lâzım olunca açıp bakar.
Dipnotlar
[1] Casiye Sûresi, 18-19