Yemen’de uzun süredir hüküm süren Himyeri hükümdarlarının kuvvetlerine zayıflık gelmesiyle Habeşistan Ordusu, Arabistan yakasına geçip, Yemen’i işgal etmişti. Ordu kumandanı Ebrehe, zamanla halkın da desteğini sağlayarak Yemen’de idareyi ele geçirdi (537). Ebrehe, Yemen’e hâkim olduktan sonra Habeş Necâşîsi’ne bir mektup göndererek kendisine itaat arz ettiğini bildirdi. Necâşî de bir iç savaşa meydan vermemek için onun Yemen hâkimiyetini ve valiliğini onayladı.
Ebrehe, Hristiyan olması sebebiyle, San’a’da, kaynaklara Kalîs (Kulleys) adıyla geçen büyük bir kilise yaptırdı. Binayı süslemek için Bizans İmparatorluğu’ndan mermer ve mozaik ustaları getirtti. Böylece bütün Arapları mukaddes saydıkları Kâbe yerine bu kiliseyi tavaf etmeye zorlamak, aynı zamanda Mekkelilerin giderek gelişen ticarî faaliyetlerine engel olmak ve San’a’yı hem dinî hem de ticarî bir merkez hâline getirmek istiyordu.
Kiliseye Davet
Onun çeşitli ülkelere propagandacılar gönderip halkı hac için San’a’ya çağırmasına öfkelenen Kinâne kabilesine mensup bir Arap, Ebrehe’nin kilisesine giderek oraya pisledi. Bunu duyan Ebrehe, Kinâne kabilesi mensuplarının San’a’ya gelip kiliseyi tavaf etmelerini istedi. Ancak onların bu teklifi reddedip, üstüne bir de elçiyi öldürmeleri üzerine, Kâbe’yi yıkmadıkça istediğini alamayacağını anladıktan sonra “Mahmud” adlı filin de bulunduğu bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü. [1]
Taif şehrine gelince bir miktar askerle bir adamını Mekke’ye gönderdi. O da gelip Mekke halkının hayvanlarını sürdü. Bu sırada Abdülmuttalib’in de dört yüz devesini sürüp götürdü. Abdülmuttalib, hemen Ebrehe’nin ordugâhına gitti. “Kureyşlilerin reisi geldi” diye haber verdiler. Onu yanına davet edip, “Niçin geldin?” diye sordu. Abdülmuttalib develerini istedi. Ebrehe “Mekke’nin reisi olarak bana Kâbe’yi yıkma diye yalvarmaya geldiğini sanmıştım. Hâlbuki sen bunun değil, malının derdindeymişsin, bunu sana hiç yakıştıramadım” dedi. Abdülmuttalib de “Ben malımın sahibiyim, Kâbe’nin de sahibi vardır, O, onu koruyacaktır” şeklinde karşılık verdi. Bu cevap üzerine Ebrehe’nin emriyle hayvanlarını geri verdiler.
Kâbe’nin Sahibi Onu Korur
Abdülmuttalib, hayvanlarını aldı Mekke’ye getirdi. “Bu Kâbe’nin sahibi, onu korur korkmayınız” diye Kureyş’e güven verdi. Çünkü son Peygamber Hazreti Muhammed aleyhisselamın doğumu pek yaklaşmıştı. Yakında dünyayı şereflendireceklerine dair nice alışılmışın dışında işaretler belirmiş; Abdülmuttalib rüyasını görmüştü. Bu bakımdan Ebrehe’nin “Allah’ın Evi”ni yıkamayacağını kendi vicdanında kestirmişti.
Öte yandan Ebrehe’nin büyük bir fili vardı. Daima onu askerinin önünde yürütür, onunla nereye gitse zafer kazanacağına inanırdı. Öyle tecrübe eylemiş öylece bellemişti. Bu sefer de Ebrehe, o fili ordusunun önüne kattı, hemen Mekke üzerine yürüttü. Mekke’ye yaklaşıp da içeri girmeye hazırlanırken fil, yere çöktü. Kaldırıp yürütmeye çalıştılar, yürümedi. Başını başka tarafa çevirdikçe hemen koşup gider, fakat Mekke’ye doğru çevirdikçe gitmeyip yere yattı. Bu sırada, Kur’ân-ı Kerîm’de Fil sûresinde anlatılan vâkia yaşandı.
1– (Habîbim! Eserlerini müşâhede ederek ve tevâtür eden haberlerini duyarak) Görmedin mi ki; Rabbin o fil ashâbına nasıl (azap) yaptı?!
2– Onların (Kâ‘be’yi harap etme husûsundaki) hîlesini tam bir boşa çıkarma içerisinde kılmadı mı?!
3– Hem onların üzerine topluluklar hâlinde kuşlar gönderdi ki;
4– (O kuşlar) onlara katılaşmış çamurdan taşlar atıyordu!
5– Böylece O (Allâh-u Te‘âlâ) onları (böcekler tarafından) yenilmiş bir ekin yaprağı gibi yaptı![2]
Onlar fil ile uğraşırlarken tepelerinde birdenbire yüzlerce Ebabil kuşu belirdi. Her birinin ağzında birer ufak taş vardı. O taşları, Ebrehe askerinin üzerlerine bırakmaya başladılar. Hangisine değdiyse yaralanıp öldü. Birçoğu bu şekilde hayatını kaybederken bazıları yaralı olarak düşe kalka Yemen’e kaçmaya başladı.
Fil Senesi
Ebrehe de bu suretle yaralı olarak San’a’ya varabilmişse de çok geçmeden hayatını kaybetti. Ondan sonra iki oğlu sırasıyla kısa bir süre San’a’da hüküm sürmüşlerse de fazla devam etmemiş ve devletleri yıkılmıştır. Bu arada, Kâbe üzerine yürümemenin bir mükâfatı olarak “Mahmud” adındaki fil de sağ kurtuldu. Kureyş kabilesi, Mekke ve Kâbe için büyük önem taşıyan Fil Vak‘ası’nı tarih başlangıcı kabul etmiş ve meydana geldiği yıl “Fil Senesi” adıyla meşhur olmuştur.
Abdullah ibni Abbas, Hazreti Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’nin evinde, kuşların attığı bu taşlardan zıfar boncuğu gibi kırmızı çizgili olan bir tanesini gördüğünü, Hazreti Âişe de ordunun önünde giden filin sürücüsü ile bakıcısına kör kötürüm bir halde dilenirlerken rastladığını söylemiştir.[3]
Dipnotlar
[1] Taberî, Târîḫ, 1/935.
[2] Fil Sûresi.
[3] Fahreddin er-Râzî, 32/97.