Allah (Celle Celâluhû)nun bahtiyar kulları!..
Mutlu insan, bahtiyar insan, önünü göre göre işlerini yapan insandır!
Evlât dünyaya gelecek; azaları tam mı, eksik mi, sakat mı; eli, ayağı, burnu, kulağı yerinde mi; insan düşünüyor, sağlam gelmesi için elinden geleni yapıyorsun!
Kızını nikâhlıyorsun, gelin alıyorsun; gelin geçimli olacak mı, damat geçimli olacak mı, düşünüyorsun!
Yemek yapıyorsun; tadı damakta hissedilecek mi, edilmeyecek mi, düşünüyorsun!
Elbise dikiyorsun; vücuduna oturacak mı, oturmayacak mı, düşünüyorsun!
Çocuğunu medreseye gönderiyorsun; sınıfını geçecek mi, geçemeyecek mi düşünüyorsun! Bundan işaret al.
Dünya gidiyor, onun çarkları arasında erim erim eriyorsun, sonu ne olacak?
Rüyalar görüyorsun, uçuyorsun, her şeyi rüyadan ibaret zannediyorsun! Hâlbuki asıl hayat rüyadan uyandığın zamandır. Rüyaya karşı o daha gerçek, daha hakiki!
Bebek dünyaya gelmeden anne karnında ona deseler: “Dünya var, dere tepe var” inanır mı? Yok! Ona göre dünya ana karnından ibarettir. Dünyaya gelince de, “Aaa, burası ne güzelmiş, eskiden zindandaymışım!” der.
Uykudaki insan gibiyiz, sabah oldu kaldırdılar, daha hakiki bir hayat; dünya bir rüya! Dünyadan irtihal edip âhirete gidince, gerçek hayat buymuş diyeceğiz.
Sanki dünya bir anne, biz bir bebek, gözleri yumduk bir doğum gerçekleşti. Âhireti böyle anlayalım! Âyet-i kerîmelerde de âhiret duygusu vurgulanıyor, çetin olacağı anlatılıyor.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ebû Zer el-Ğıfârî (Radıyallâhu Anh)ın elinden tuttu:
– Yâ Ebû Zer! Önümüzde sarp yokuşlar, aşılması müşkül yokuşlar vardır. O yokuşlardan yükü hafif olanlar geçebilecekler, ağır olanlar yolu aşamayacak, buyurdu.
Ebû Zer (Radıyallâhu Anh) soruyor:
– Ben yükü hafif olup kolay aşanlardan mı olacağım? Yoksa ağır olup aşamayanlardan mı olacağım?
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
– Evinde bugün yiyeceğin var mı?
– Var!
– Yarın yiyeceğin var mı?
– Var!
– Daha sonraki günün yiyeceği var mı?
– Yok!
O zaman Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
– Sen yükü hafif olup o yokuşu aşanlardan olacaksın! Eğer “sonraki günün yemeği de var” deseydin, yükü ağır olup aşamayanlardan olacaktın![1]
Allahım! Sen bize meded-ü inayet eyle. O yokuşları kolaylıkla geçenlerden eyle!
“Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinize bakınız! Siz hidayette bulunduktan sonra, dalâlete düşmüş olanlar size bir zarar veremez. Hepsinin nihayet varacağı Allah’tır. O da size ne yaptığınızı haber verecektir!”[2]
Size bir şey anlatıldığı zaman, “Yapmayın” dendiği zaman yapmayın; “Yapın!” dendiği zaman yapın! Ortalığı cimrilik kapladığı zaman, insanlar nefislerine hoş gelen şeyleri yaptıkları zaman, nefislerinin arzularını ilâh edindikleri zaman, kendinizi ihmal etmeyin! Sen kalkıyorsun milleti kurtarmaya, ilk önce senin sandalının, kayığının tahtası sağlam olsun! Senin kayığın su alıyorsa, sen nasıl boğulmakta olanı kurtaracaksın?
Dayanın, sabredin, ilerde dini yaşamak zor olacaktır. Avucunun içinde kor tutmak kadar zor olacaktır! İslâm’ı, İslâm kıyafetlerini öcü gibi görecekler!
“Şüphe yok ki o kimseler, ‘Rabbimiz Allah’tır.’ dediler, sonra da istikamette bulundular, onların üzerine melekler ineceklerdir. ‘Korkmayın, mahzun olmayın ve size vaad olunmuş olan cennet ile müjdelenin’ diyeceklerdir!”[3]
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Rabbimiz Allah’tır’ deyip istikamet sahibi olanlara 50 sıddık sevabı verilecektir.” Sahâbe sordular: “Onların kendi aralarından 50 sıddığın sevabı mı, yoksa seni görüp iman eden 50 sıddık sevabı mı verilecektir?” Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de: “Sizden 50 sıddığın sevabı verilecektir.”[4] buyurdu.
Onun için kendinizi karamsarlığa kaptırmayın! Her türlü lezzeti terk edip engelleri aşarak geldiniz! Karşılığı mutlaka büyük olacaktır! Ümitsizlik çok kötü şeydir! Ümitle korku içinde olmak gerekir!
(Bu yazı, Şehîd Bayram Ali ÖZTÜRK hocamızın bir sohbetinden derlenmiştir.)
Dipnotlar
[1] Taberânî, Mu‘cemü’l-Evsat, Dâru’l-Haremeyn, 5/106, Hadîs-i Şerîf No:4809
[2] Mâide Sûresi:105
[3] Fussilet Sûresi:30
[4] Ebû Dâvûd, Melâhim:28; İbn Mâce, Fiten:21.