Cenâb-ı Hakk kullarını, bunlar içinde de bilhassa mü’minleri çok sevdiği için onları can, mal, ırz, nâmus gibi her yönden koruma altına almış, dokunulmaz kılmıştır. Gıybeti büyük günahlar arasında zikrederek yasaklaması da bunun tezâhürlerinden biridir. Cenâb-ı Hak gıybeti yasaklayarak günahkâr kulunun bile gönlünü incinmekten muhâfaza etmektedir. Demek ki nazargâh-ı ilâhî olan gönül bu kadar kıymetlidir. Gıybetin yasak kılınmasının bundan daha mühim olan diğer bir sebebi de onun, insanların arasını bozması, toplum hayatının en mühim esasları olan sulh, sükûn ve kardeşlik duygularını zedeleyip yok etmesidir.
Zannın Çoğundan Sakının
Yüce Rabbimiz, gıybetin; aklen, kalben, vicdânen ve dînen zemmedilmiş zararlı bir davranış olduğunu, nefisleri ürperten bir tasvirle şöyle ortaya koyar:
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz, diğerinizi gıybet etmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz değil mi? O hâlde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeleri çok kabul edendir; çok merhametlidir.”[1]
Gıybet kolayca düşülen bir günah olduğu için onu engelleyecek tedbir ve cezalar da şiddetli gelmiştir. Bu sebeple Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerime ile en ağır misallerden birini gıybet için vermiştir.
Gıybet edilen kimse, uzakta olduğu için ölü gibi savunmasız ve zayıf bir durumdadır. Gıybet eden kimse de bu durumda olan kardeşine arkadan saldırdığı için hâin mevkiindedir.
Âyet-i kerimede, “Sever mi, hoşlanır mı?” buyrularak ölmüş bir kardeşimizin etini yemenin sevilecek bir şey olmadığına dikkat çekilmiştir. Kaldı ki insanın eti diriyken dahî murdar ve haramdır. Kişinin, ölmüş kardeşinin kokuşmuş ve kurtlanmış etini severek yemesi ne kadar büyük bir aklî, kalbî ve ahlâkî bozulmadır.
Öyleyse mü’min, diline hâkim olarak konuşmasına dikkat etmelidir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in verdiği ölçüler ne güzeldir: “Ya hayır söyle ya sus!”[2]
Gıybet Nedir?
Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir gün: “Biliyor musunuz, gıybet nedir?” diye sormuştu. Ashâb-ı kirâm: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dediler. Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Gıybet, din kardeşinden, onun hoşlanmayacağı bir şekilde bahsetmendir” buyurdu. Yanındakilerden biri: “Söylediğim ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye sordu. Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, ona iftirâda bulundun demektir” buyurdu.[3]
Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gıybetin ne olduğunu ortaya koymaktadır Gıybetin ne olduğunu tam olarak öğretmek için dikkat çekici bir soru sormuş ve ardından unutulmayacak şekilde gıybetin kesin sınırlarını çizmiştir: “Din kardeşinden, onun hoşlanmayacağı bir şekilde bahsetmek.” Söylenen söz kötü olmayabilir, ancak hakkında konuşulan kişi bu sözün kendisi için söylenmesinden hoşlanmıyorsa, bu gıybettir. Gıybette, söylenen sözden ziyâde, kişinin ondan hoşlanıp hoşlanmaması ehemmiyetlidir. İnsanların yanlış anladığı bir husus daha vardır ki, Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onu da açık ve öz ifadelerle îzah etmiştir: “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, ona iftirâda bulundun demektir.”
Hangi Şeyler Gıybete Dâhildir?
O hâlde, “Ben doğruyu söylüyorum”, “Olan şeyden bahsediyorum”, “Aynı şeyleri yüzüne de söylerim” gibi sözler, insanı gıybetten kurtarmaya kâfî değildir. Gıybetin sahası çok geniştir. Yanımızda bulunmayan birinin fizîkî yapısı, ahlâkı, ibadetleri, malı, çocukları, akrabâsı, eşyâsı, yürüyüşü, konuşması, alışkanlıkları… gibi hususları, onun hoşlanmayacağı şekilde sözlü veya yazılı olarak dile getirmek, rumuzla veya kaş-göz, el-kol hareketleriyle anlatmak, taklîdini yapmak ve hattâ îmâda bulunmak, gıybet mefhûmuna dâhil olmaktadır. Yani bir Müslümanın gıyâbında olan ve gönlünü inciten herhangi bir söz veya hareket gıybettir.
İnsan birinin arkasından öyle konuşmalıdır ki, aynı şeyleri onun yüzüne karşı da rahatça ve kalbini kırmadan söyleyebilmelidir. Eğer bakan gözlerden çekinerek yüze karşı başka arkadan başka söylerse, gaybı bilen Cenâb-ı Hakk’ın her zaman ve her yerde hâzır ve nâzır olduğunu unutmamalıdır. Aklını başına alarak Cenâb-ı Hak’tan da en az karşısındaki adam kadar sıkılmalıdır.
Cenâb-ı Hakk cümlemizi Müslüman kardeşimizin etini yemekten muhafaza eylesin. Konuştuğumuz zaman on kez düşünüp bir kez konuşmayı, hayır konuşmayacaksak susabilmeyi nasip ve müyesser eylesin. Âmîn Yâ Mucîbe’s-Sâilîn…
Dipnotlar
[1] Hucurât Sûresi, 12.
[2] Buhârî, Edeb, 31; Müslim, Îmân, 74.
[3] Müslim, Birr, 70.