Tevâzu Kibrin Tam Zıttıdır
Kibir; büyüklenmek, başkalarını küçük ve hor görmek, kendini beğenmek ve başkalarından üstün tutmaktır. Allah Teâlâ bütün bu kötü hasletlerden ve davranışlardan uzak durmamızı istemiş ve şöyle buyurmuştur: “(Ey oğul! Kibirlilerin yaptığı gibi) yanağını insanlara çevirme, yer(yüzün)de aşırı sevinçli ve azgın (kibirli ve şımarık) bir şekilde de yürüme. Şüphesiz ki Allâh, kibirli yürüyen /kendini beğenen/ ve çokça böbürlenen /sâhip olduğu nîmetleri anlatıp şükretmeyen/ hiçbir kimseyi sevmez (ve onların bu tavırlarına rızâ göstermez).[1] Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de kibirlenmenin kötü bir davranış olduğunu şöyle ifade etmiştir: “Kimse kimseye eziyet etmesin, kimse kimseye karşı böbürlenmesin.”[2]
Kibir Cennetten Eden Kötü Bir Haslettir
Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir gün etrafındakilere, “Kalbinde, zerre kadar kibir bulunan kimse Cennete giremez. dedi. Ashab’dan Mâlik bin Mirâre (Radıyallâhu Anh), Yâ Rasûlallah! İnsan, elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasını sevmez mi, dedi? Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de “Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise hakkı kabul etmemek, insanları hor görmektir” buyurdu.[3]
Kibir Şeytan’ın Başlattığı En Kötü Çığırdır
Kibir, şeytanın açtığı bir yoldur. Bu nedenle kibirlenen bir insan hem şeytanın yolunu takip etmiş olur hem de küfre giden bir kapıyı aralamış olur. Kibirlenmenin şeytânî bir tavır olduğu Kur’an-ı Kerîm’de şöyle ifade edilir “(Yâd et) o zamânı ki Biz meleklere (ve cinlere): “(Şerefini ikrâr ettiğinizi göstermek ve onu selâmlamak üzere kıble olarak) Âdem’e (yönelip, Allâh’a) secde edin” buyurmuştuk da, onlar(ın hepsi) hemen secde etmişlerdi. Lâkin İblîs (direnip secdeden) kaçındı ve iyice büyüklendi. Zâten o (şeytan, bedbahtlığı ilm-i ezelîde bilinen) kâfirlerdendi.[4]
Cenâb-ı Hakk Kibirli Yürüyeni Sevmez
İslam kibirlenmeyi ve büyüklük taslamayı yasaklamıştır. Bu sebeple bir Müslüman, sahip olduğu imkânlarla kibirlenmek yerine onları başkalarıyla paylaşır. O nimetleri ihsân eden Cenâb-ı Hakk’a şükreder. Çünkü “Allâh o her kibirli yürüyeni /kendini beğeneni/ ve çokça böbürleneni /sâhip olduğu nîmetleri anlatıp şükretmeyeni/ sevmez!” [5] Öyleyse kibirlenmenin, başkalarını küçük görmenin ne kadar âdî bir davranış olduğunu bilmeli, kibir ve gururdan kaçmalıyız. Kibrin insanlar arasındaki muhabbete zarar vereceğini, dostlukları yıpratacağını unutmamalıyız. Kibirlenmenin insana hiçbir şey kazandırmayacağı Kur’ân-ı Hakîm’de şöyle ifade edilir: “Yer(yüzün)de kibirlice yürüme. Şüphesiz ki sen (ne kadar güçlü ve sağlam bir şekilde ayağını bassan da) aslâ yerde bir yarık açamazsın, (ne kadar kasılsan da) uzunluk bakımından dağlara da kesinlikle erişemezsin.” [6]
Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Hakîm’de alçak gönüllü olup mütevâzı davrananları metheder ve onlar hakkında şöyle buyurur: “Rahmân’ın (özel rahmet ve nimetine mazhar olan) kulları ancak o kimselerdir ki, yer üzerinde (şımarıkça ve kibirlice değil de) sükûnet, vakar ve tevâzu ile yürürler. Câhil (ve beyinsiz) kimseler onlara (eziyet edici bir şekilde) hitapta bulunduklarında ise (onlara uymayıp, kendilerini sıkıntı ve iftirâdan kurtaracak) selâmetli bir söz söylerler.”[7] Güzel ahlaklı insanlar, saygısız ve kaba davranmaz, alçak gönüllü bir şekilde, terbiyeli ve nâzik davranırlar. Başkalarının kaba hareketler görmeleri ve yakışıksız sözler sarf etmeleri karşısında asla çirkin bir şekilde karşılık vermez ve nezâketsizlik etmezler.
Kurumuş Et Yiyen Bir Kadının Oğluyum!
Mekke’nin fethedildiği gün bir adam Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in yanına yaklaştı. Korkudan, heyecandan titriyordu. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de adamın bu hâlini görünce ona dönüp şöyle seslendi: “Sâkin ol kardeşim! Ben bir kral veya hükümdar değilim. Kureyş’ten, Güneş’te kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum!..” [8]
Kur’an-ı Hakîm, “Şüphesiz Allâh katında en değerli olanınız (en zengininiz, en güzeliniz, şu soydan ve bu boydan olanınız değil) ancak (Allâh Teâlâ’nın haramlarından son derece sakınarak) en ziyâde takvâ sâhibi olanınızdır.[9] buyurulmuştur. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de bir hadisinde bu durumu şöyle îzâh etmiştir: “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Kimsenin bir diğerine karşı üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.”[10]
Tevâzû hususunda ve kibirden sakınma konusunda en güzel rehberimiz Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)dir. “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, yardım eder. Onu kendinden aşağı görmez.”[11] buyuran Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) herkese aynı şekilde muamele ederdi. Bütün ashabına değer verir ve onlar arasında ayrım yapmazdı. Müslümanların da kibirden uzak durmasını öğütlerdi.
Mahmud Efendi Hazretleri’nden sıklıkla duyduğumuz şu söz de kibrin hakikatini ortaya koymaktadır: “kibir bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur”[12]
Cenâb-ı Hakk cümlemizi kibirden, riyadan ve ucûbtan muhafaza eylesin. Sevmiş olduğu ve kendilerinden Rahmân’ın kulları diyerek medh ifadesiyle bahsettiği kullarının zümresine dâhil eylesin. Âmîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] Lokmân Sûresi, 18.
[2] Ebû Dâvûd, Edeb, 48.
[3] Müslim, Îmân 147.
[4] Bakara suresi, 34.
[5] Hadîd suresi, 23.
[6] İsrâ Sûresi, 37.
[7] Furkân Sûresi, 63.
[8] İbn Mace, Et‘ime, 30.
[9] Hucurât Sûresi, 13.
[10] Alauddîn el-Hindî, Kenzu’l-Ummâl, c.9, s. 38.
[11] Buhârî, Mezâlim, 3.
[12] Hikmetli Sözler, s. 299.