Âşûrâ gününün İslâm tarihimizde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu günde, gerek Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den önce, gerekse sonra birtakım mühim hâdiseler cereyan etmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) nebevî bir mûcize olarak, ümmetini bu hâdiselerden haberdâr etmiştir.
Bu günde yaşanan önemli olayların bazıları şunlardır:
- Nûh (Aleyhisselâm)ın gemisinin Cûdî dağında durup kendisinin ve beraberindekilerin tufandan kurtuluşu,[1]
- Kur’ân-ı Kerîm’de “Zinet Günü” olarak anılan, Benî İsrâîl’in Firavun ve ordusundan kurtuluşu,[2]
- Âdem (Aleyhisselâm)ın ve Yûnus (Aleyhisselâm) ile kavminin tevbelerinin kabulü,[3]
- Hüseyin (Radıyallâhu Anh)ın ve beraberindeki ehl-i beyt mensuplarının Kerbelâ mevkiinde şehîd edilişi.[4]
- Ashâb-ı Kehf’in bir yanından öbür yanına Âşûrâ günü döndürüldüğü bilgisi de, konuyla ilgili nakledilen haberler arasındadır.
Âşûrâ Gününü Oruçlu Geçirmenin Fazîleti
Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şöyle rivâyet olunmuştur: “Âşûrâ günü orucu -Allah Te’âlâ’dan ümit ederim ki- öncesindeki bir senenin günahlarına keffârettir.”[5]
Büyüklerden biri, her gün karıncalara ekmek ufaladığını, Âşûrâ günü olduğunda ise yemediklerini rivâyet etmiştir.
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in o gün çocukları dahî yedirtmediği rivâyet edilmiştir.
Âşûrâ günü orucu ile ilgili rivâyetler ve hükümlere dair detaylı malûmat için tıklayınız.
Âşûrâ Gününde İşlenen Sâlih Amellerin Fazîlet ve Bereketi
Bu günde yapılmasında hususî fazîlet nakledilmiş olan diğer amellerden bazıları da şunlardır:
Abdullâh (Radıyallâhu Anh)dan yapılan rivâyette Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim ehline Âşûrâ günü genişlik yaparsa, Allah Te’âlâ da ona senenin diğer vakitlerinde genişlik verir.”[6]
İbnü Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)dan yapılan rivâyette Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kim maddî gücü olup da Âşûrâ günü kendine ve ailesine genişlik yaparsa, Allah Te’âlâ ona gelecek senenin başına kadar hayırları geniş yapar.” Süfyân (Rahimehullâh) bu hadîs-i şerîfle ilgili tecrübeye dair şöyle demiştir: “Bunu 50 seneden beri tecrübe ettik. Ancak hayırların genişlediğini gördük.”[7]
Abdullah ibnü Amr ibni’l-Âs (Radıyallâhu Anhum)dan yapılan rivâyette şöyle gelmiştir: “Kim Âşûrâ günü oruç tutarsa, bir sene (nâfile) oruç tutmuş gibi olur. Kim de o gün sadaka verirse, bir senelik (nâfile) sadaka vermiş gibi olur.”[8]
Nakletmiş olduğumuz rivâyetlerden de anlaşılacağı üzere, Muharrem-i şerîfin onuncu günü olan Âşûrâ, sâlih amellere karşılık verilecek ecir ve mükâfatın katbekat katlandığı, kıymetli ve bereketli bir gündür. Bu günde birçok büyük hâdise yaşanmış, tevbeler kabul edilmiştir. Dolayısıyla böyle bir günde, Allah Te‘âlâ tarafından emredilmemiş ve Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından da telkin edilmemiş bir yas veya matem içerisine girmek doğru değildir. Bu tür hatalar hakkında insanları bilgilendirmek ve uyarmak, mühim bir vazifedir. Muhakkak ki her şeyin en doğrusunu bilen, Allah Te‘âlâ’dır.
Âşûrâ günüyle ilgili fazîletler ve bu günde işlenmesinde bereket olan ameller, burada zikrettiklerimizle de sınırlı değildir. Bu günün fazîlet ve bereketinden hakkıyla istifâde edebilmek için tavsiye edilen hasletler hakkında bilgi almak için tıklayınız.
Dipnotlar
[1] Rivâyetler için bkz. Tefsîru’l-Beğavî, Hûd Süresi, 44. âyet-i kerîme tefsîri, c. 4, s. 179.
[2] Rivâyetler için bkz. Tefsîru’l-Beğavî, Tâhâ Sûresi, 59. âyet-i kerîme tefsîri, c. 5, s. 279.
[3] İbnü Receb el-Hanbelî, Letâifu’l-Meârif, s. 114.
[4] İmam Zehebî, Târîhu’l-İslâm, c. 5, s. 13.
[5] Müslim, Savm, No:1162, c. 2, s. 818; Tirmizî, Savm, No:752, c. 3, s. 117.
[6] Beyhakî, Şua‘bu’l-Îmân, No:3513, c. 5, s. 331.
[7] Beyhakî, Şua‘bu’l-Îmân, No:3517, c. 5, s. 334.
[8] İbnü Receb el-Hanbelî, Letâifu’l-Meârif, s. 112.