Aşere-i Mübeşşiredendi
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) hem siyasî hem de ilmî yönüyle, sahâbe-i kiramın ve İslâm tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biridir. Kendisi ilk Müslümanlardan olup aynı zamanda Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından cennetle müjdelenen on sahâbî arasında yer almaktadır. Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh), İslâm’ın yayılış tarihinde ve Müslümanlar arasında ilim, takvâ, ihlas, fedakârlık, şefkat, kahramanlık gibi yüksek ahlakî ve insanî vasıflar bakımından pek müstesnâ bir yere sahiptir. Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyyeyi en iyi bilenlerden olduğu için İslamî ilimler açısından büyük önem taşıyan Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) aynı zamanda tasavvuf silsilelerinin kendilerini bağladıkları önde gelen bir kimsedir. Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh), Kur’ân-ı Kerim ve sünnete tam anlamıyla bağlı, dünyevî işlerden uzak kalmayı dileyen bir şahsiyete sahipti. Hiç istemediği halde yaşamak zorunda kaldığı Cemel, Siffîn ve Nehrevân gibi vakaların sonunda göz yaşı döküp muhaliflerinin îmânları ve hidâyetleri için dua edecek kadar hassas ve takvâ sâhibi bir mü’mindi.
Kur’ân-ı Hakîm’i ve Fıkıh ve Hadîs İlimlerini Çok İyi Bilirdi
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) ashâb-ı kirâm arasında Kur’ân-ı Kerim, hadîs ve özellikle fıkıh alanındaki ilmiyle temâyüz etmiştir. Çoğu zaman Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in yakınında bulunması sebebiyle ashâbın en büyük âlimlerinden biri olmuştur. Özellikle Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefâtından sonraki dönemde insanların ilmî konularda başvurdukları başlıca kişilerden biridir. Sahabe içinde Hazret-i Ömer ve Abdullah b. Mes’ûd (Radıyallâhu Anhümâ) gibi sahabelerle birlikte, görüşlerine en çok başvurulan sahâbîlerdendir.
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)nin Kur’ân-ı Kerim ve hadis konusundaki derin ilminden dolayı hem Hazret-i Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh) hem de Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) daima onun ilmine ve fikrine mürâcaat etmişlerdir. O da Kur’ân-ı Kerim konusunda sahip olduğu derin ilminden istifâde etmek isteyenleri kendisine soru sormaya teşvik eder, âyetlerin nerede ve ne zaman nâzil olduğunu çok iyi bildiğini söylerdi.
Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) döneminde Kur’ân-Kerim’in tamamını ezberleyen, mevzularına hakkıyla vâkıf olan sayılı sahâbîlerden biriydi. Kur’ân-ı Kerim öğretimine büyük önem verirdi. Halifeliği döneminde talebesi ve meşhur kıraat âlimi Ebû Abdurrahman es-Sülemî (Rahmetullâhi Aleyh)i Medîne’de Kur’ân-ı Kerim okutması ve mânasını öğretmesi için vazifelendirmiştir. Ebû Abdurrahman es-Sülemî (Rahmetullâhi Aleyh), Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)den daha güzel Kur’ân okuyan birini görmediğini söylemiştir.
Kendisinden Şemâile Dâir Birçok Rivâyet Vardır
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) aynı zamanda çok hadîs rivâyet eden sahâbîlerdendir. Onun rivayet ettiği 586 hadis içinde Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in fizikî görünüşü, günlük hayatı ve şemâiline, ibâdetlerine ve duâlarına dair hadislerle fıkhî konulara dair olanlar ekseriyettedir. Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)nin, Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zamanında yazdığı ve devamlı olarak kılıcının kınında taşıdığı bir sahifesi yani bir kitapçığı vardı. Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bazı konulardaki emirlerini içeren bu sahifedeki bilgileri, ihtiyaç duyanlara nakletmiştir.
Görüşleri Son Derece İsâbetliydi
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) aynı zamanda geniş bir fıkıh birikimine sahipti. Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından Yemen kadısı olarak vazifelendirilmişti. O, en çok fetvâ veren yedi sahâbîden biri olup fıkıh bilgisi ve hüküm vermedeki başarısı sebebiyle Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) tarafından, “En isabetli hüküm verenimiz Ali’dir”[1] sözüyle övülmüştür. İlk üç halîfe mühim meselelerde onun fikrini almayı ihmâl etmemişlerdir. Diğer sahâbîler de onun görüşlerinin isâbetine inandıklarından, kendisinin görüş beyân ettiği konularda başkasına sorma ihtiyacı duymazlardı. Genç sahabe neslinin en büyük âlimlerinden olan Abdullah b. Abbas (Radıyallâhu Anh), “Bir hüküm Ali’den naklen sabit olmuşsa, biz onu bırakıp başkasına başvurmazdık”, “Ali’ye ilmin onda dokuzu verilmiştir, andolsun ki geri kalan onda birinde de diğer insanlara ortaktır” gibi sözleriyle onun ilminin derinliğini dile getirmiştir. Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) İslâm âlimlerinin birçoğuna tesir birlikte, onun görüşleri özellikle halifeliği sırasında yaşadığı Kûfe şehri ve çevresindeki âlimler tarafından kurulan Hanefî mezhebi mensuplarınca daha dikkatlece incelenmiştir. Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh), Abdullah b. Mes’ûd (Radıyallâhu Anh) ile birlikte Hanefî mezhebinde görüşlerine atıf yapılan en önemli sahâbîlerden biridir.
Hitâbette Eşsiz Bir Kimseydi
Çok güzel ve etkili konuşmasıyla da tanınan Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) aynı zamanda büyük bir ediptir. Ona nispet edilen hikmetli sözler, tesirli konuşmalar, vaaz ve nasîhatlar çeşitli eserlerde derlenmiştir. Onun hikmetli ve derin anlamlı sözlerinden bazıları şunlardır: “İnsanlar uykudadır; öldükleri zaman uyanırlar”; “Kişi bilmediğinin düşmanıdır”; “Her şey azaldıkça, ilim ise arttıkça kıymetlenir”; “Kişinin değeri yaptığı işin güzelliğiyle ölçülür.”
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) yoksulları gözeten çok cömert bir sahabeydi. Devlet hazinesinden (beytü’l-mâl) halka yardım ederken son derece dikkatli davranır, hak sahiplerini araştırıp bulurdu. Yoksullara, düşkünlere ve hak edenlere verirken cömert, kendisine pay ayırırken cimri ve son derece dikkatli davranırdı. Nitekim kendisini Kûfe’de görenler, kışın soğuğunda ince bir elbiseyle titreyerek câmiye gittiğini nakletmişlerdir.
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)nin fazîleti hakkında Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den nakledilen birçok güvenilir rivâyet vardır. Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ilk îmân edenler arasında olması, onun evinde ve himâyesi altında büyüyüp yetişmesi, en sıkıntılı günlerinde yanı başında bulunması, ayrıca hem amcazâdesi hem de dâmâdı olması gibi sebeplerle Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)yi gönülden sevmesi ve ona diğer sahâbîlerden farklı iltifatlarda bulunması tabiidir. Kendisinin başlıca muhalifleri olan Emevî yöneticilerinden bir kısmı, onun faziletleri hakkındaki rivâyetlerin aktarılmasına mâni‘ olmaya çalışmışlar, buna tepki olarak bazı sahâbîler Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh) ile ilgili Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den duydukları her sözü, gördükleri her olayı özellikle tespit etmeye çalışmışlardır. Bu durum, Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)nin menâkıbına dair diğer sahâbîler hakkında nakledilenlerle kıyaslanmayacak kadar çok rivâyetin bulunmasına vesîle olmuştur. Günümüzde de mezhep ve tarîkat farkı gözetmeksizin bütün Müslümanlar Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ailesine, bu ailenin bir ferdi olan Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)ye ve onun soyundan gelen insanlara büyük bir sevgi ve saygı içesindedir.
Hayber Günü Yaptığı Kahramanlık
Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)nin faziletine dair en güvenilir rivâyetlerden biri şöyledir: Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hayber kuşatması sırasında, sancağı ertesi gün Allah ve Rasulünü seven birine vereceğini ve zaferin onun eliyle kazanılacağını söylemişti. Bu müjde Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh)ın da aralarında bulunduğu birçok kişiyi heyecanlandırmış ve hepsi sancağın kendisine verileceğini ummuş, fakat Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sancağı Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)ye vermiş ve fetih onun gayretleriyle gerçekleşmişti.[2] Yine Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Hazret-i Ali (Kerremallâhu Vecheh)yi ancak mü’minlerin sevebileceğini ve ona sadece münâfıkların kin besleyeceğini buyurmuştur.[3]
Dipnotlar
[1] Buhârî, Tefsîrü’l-Kur’ân, 2/7.
[2] Buhârî, Cihâd, 102, 121, 143, Fazâilü Ashâbi’n-Nebî, 9; Müslim, Fazâilü’s-Sahâbe, 32-35.
[3] Müslim, Îmân, 131.