Hazreti Osman (Radıyallahu Anh)dan naklen Humran şöyle demiştir: Hazreti Osman abdest suyu istedi, getirilince iki eline üçer kere döktü, ellerini yıkadıktan sonra sağ elini kaba sokup ağzına ve burnuna su alıp yıkadı., sonra üç kere yüzünü yıkadı, üçer kere de ellerini dirseklerine kadar yıkadı, sonra başını meshetti ve ayaklarını da topuklarına kadar üçer kere yıkadı ve şöyle dedi: Ben Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i gördüm, şu benim abdest alışım gibi abdest alıyorudu. O: “Her kim benim şu abdestim gibi abdest alır, sonra iki rekât namaz kılar (ve kılarken) nefsine vesvese gelmezse, onun geçmiş günahları mağfiret olunur.”[1]
Hadîs-i Şerîfin Îzâhı
Hadis-i şeriften, en güzel abdest alışın Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in aldığı şekilde abdest almak olduğu, böyle tam ve güzel alınan abdestten sonra kılınan namazın da maddi manevi bir mağfiret ve temizliğe sebep olduğu bildirilmiş, abdest azalarının üçer kere yıkanmasıyla da abdest alınacağını ispat etmiştir. Şu kadar var ki; birer defa yıkamakla farzı, ikişer defa yıkamakla hem farz hem sünneti, üçer defa yıkamakla da sünneti kamile ile abdest alınıp daha çok sevaba nail olunacağında şüphe yoktur. Üçten fazla yıkandığına dair bir rivayet bulunmadığından, üçten fazla yıkamak israf ve mekruhtur. Küçük günahların affına dair yapılan va’din yerine gelebilmesi için, abdestte azaların üçer kere yıkanması ve kılınan namazda kalbin her türlü vesveseden uzak tutulması şart kılınmıştır. İki şarttan biri eksik olursa bu va’din sevabına nail olunamaz. Bazı ulema, kişinin namazda, “Nefsine konuşmasını vesvese olarak değerlendirmiştir. Öyle ise nefsine konuşmaması, imkân nispetinde vesveseye yer vermemesidir. Bazıları da kendi kendine konuşmayı kişinin namazda kendi iradesiyle namazın edebine yakışmayacak dünyevî şeyler düşünmesi, zihnini böyle şeylerle meşgul etmesi olarak yorumlamışlardır.
Hadis-i şerifi rivayet eden; Hazreti Osman (Radıyallahu Anh);574 yılında Mekke’de doğdu, Kureyş kabilesinden olup, Emevî soyundandır. Babasının adı, Affan, annesi, Ervâ binti Küreyz’dir. Aynı zamanda Ervâ, Efendimiz’in halası Beyzâ’nın kızıdır. İlk Müslüman olanların dördüncüsü, ashab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Hulefâ-i Raşidîn’in üçüncüsüdür.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, kızı Rukiyye’yi onunla evlendirdi. Abdullah, Amr ve Leylâ adındaki üç çocukları dünyaya geldi. Hazreti Rukiyye vefat edince, ikinci kızı olan Ümmü Külsûm ile evlendirdi. Bundan dolayı kendisine: “İki nur sahibi” manasına gelen lakabı verildi.
Önce Habeşistan’a sonra da Medine’ye hicret eden Hazreti Osman, varlıklı ve hayırsever bir tüccar idi. Muhtaç kimselere yardım eder bahusus ordu teçhizinde çok fedakâr idi. Bundan dolayı onun zenginliği övülmüş ve başkalarına örnek gösterilmiştir.
Peygamber Efendimiz’in birçok gazvelerine katılarak büyük yararlıklar gösteren Osman İbni Affan, cennetle müjdelenen on sahabîden biridir. Son derece haya sahibi idi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz: “Meleklerin bile kendisinden haya ettiği bir zattan ben haya etmeyeyim mi?”[2]
Hazreti Osman, H. 23 senesi halife seçilince, fethedilen topraklar genişledi, birçok yer İslâm devletinin hududuna katıldı. Hazreti Ebu Bekir zamanında toplatılıp Mushaf haline getirilen Kur’an-ı Kerim çoğaltılarak birçok merkezlere gönderildi.
12 sene müddetle halife olan yüksek takva sahibi Hazreti Osman, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)den 146 hadis rivayet etmiştir. H. 35 yılında cuma günü Medine’de 82 yaşlarında iken şehit edilmiştir.
Allah ondan razı olsun.
İktibâs: Ahmet Fikri (Doğan) Efendi Hazretleri, Delîlü’s-Sâlikîn, 1/88-89.
Dipnot:
[1] Buharî, Vudû:25
[2] Müslim, Fazâilü’s-Sahabe:3