Asıl ismi, Ebü’l-Fazl El-Abbâs bin Abdilmuttalib bin Hâşim El-Kureşî El-Hâşimî’dir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in en çok sevdiği amcalarından olan Hazreti Abbas (Radiyallâhu Anh), Abdülmuttalib’in en küçük oğlu idi. Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)den 3 sene önce Mekke’de dünyaya gelmiş ve onunla birlikte büyümüştür. Ticaretle ve Hacılara hizmet ile meşgul olurdu.
Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)in İslamiyet’i tebliğ etmeye başladıktan sonra, ilk başlarda iman etmese bile onu savundu ve himaye etti. Bedir savaşı veya Mekke’nin fethi esnasında ise iman etmiştir. Diğer bir rivayete göre ise, ilk Müslümanlardan olarak iman etmiş ama imanını gizleyerek ve müşrikler arasında kalarak, onlar hakkındaki istihbaratı Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)e ulaştırmıştır. [1]
Akabe Biatı
İkinci Akabe biatında hazır bulunup, Medine’den biat etmeye gelen topluluğa şu konuşmayı yapmıştır:
“Ey Medineliler! Bu kardeşimin oğludur, insanların içinde en çok sevdiğim O’dur. Eğer, O’nu tasdik edip, Allah’tan getirdiklerine inanıyor ve beraberinizde alıp götürmek istiyorsanız, beni tatmin edecek sağlam bir söz vermeniz lâzımdır. Bildiğiniz gibi, Muhammed (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem) bizdendir. Biz, O’nu O’na inanmayan kimselerden koruduk. O bizim aramızda izzet ve şerefiyle korunmuş olarak yaşamaktadır. O bütün bunlara rağmen, herkesten, yüz çevirmiş, size katılıp, sizinle beraber gitmeğe karar vermiş bulunmaktadır. Eğer siz, bütün Arab kabilelerinin birleşip üzerinize hücum ettiğinde, onlara karşı koyacak kadar savaş gücüne sahipseniz bu işe karar veriniz. Bu hususu aranızda iyice görüşüp konuşunuz sonradan ayrılığa düşmeyiniz. Siz, verdiğiniz sözde durup, Onu düşmanlarından koruyabilecek misiniz? Bunu lâyıkıyla yapabilirseniz ne âlâ. Yok, Mekke’den çıktıktan sonra O’nu yalnız bırakacaksanız, şimdiden bu işten vazgeçiniz ki, yurdunda şerefiyle korunmuş halde yaşasın”
Mekke Fethi
Bedir savaşına müşrikler safında katılmak zorunda kalarak esir düşen, fidye mukabilinde serbest kalarak Mekke’ye geri dönen Hazreti Abbas (Radiyallâhu Anh), orada Müslümanları himaye etmeye ve istihbarat paylaşmaya devam etti. Mekke’nin fethi esnasında imanını ilan ederek birçok hizmetlerde bulundu. Huneyn savaşına iştirak ederek, Müslümanların bozguna uğrayarak kaçtıkları esnada, gür sesi ile onları geri çağırarak, İslâm ordusunun tekrar nizama sokulmasına muvaffak olmuştur.
Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem) onun hakkında “Abbâs benden ben Abbâs’tanım.” ve “Allah’ım! Abbâs’ı ve çocuklarını görünür ve görünmez olarak işledikleri her türlü günahlardan hiçbirşey bırakmayacak şekilde bağışla. Allah’ım çocukları konusunda da onları kolla gözetle. ”[2] buyurmuştur. Ashâb-ı Kirâm ona ziyadesi ile hürmet ederdi. Hazreti Ömer (Radiyallâhu Anh), Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefatından sonraki yıllarda yağmur duasına çıkıldığı zaman, Abbas bin Abdülmuttalib (Radiyallâhu Anh)ı kastederek, “Peygamber’in amcası hürmetine” diye dua ederdi. [3] 653 yılında Medine’de vefat eden bu büyük sahâbîden 35 adet hadis rivayet edilmiştir.
Dipnotlar
[1] Vâkıdî, El-Megâzî, I, s,204
[2] Tirmizi, Menâkıb, 28
[3] Buhârî, İstiska , 3