Müminlerin emiri Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh)ın kızı ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in mübarek eşlerinden Hazreti Hafsâ binti Ömer (Radıyallahu Anha) validemiz, Kâbe’nin tamir edildiği yıl doğmuş, Rasulullah’tan önce Huneys ibni Hüzafe (Radıyallahu Anh) ile evlenmiştir.
Evlendiğinde Müslüman olan ve Huneys ibni Hüzafe ile Medine’ye hicret eden Hazreti Hafsâ binti Ömer, Bedir Gazvesine katılan kocasının Medine’ye döndükten sonra vefat etmesinin ardından çocuksuz olarak dul kaldı. [1] Genç yaştaki kızının durumuna çok üzülen Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh), önce Hazreti Osman (Radıyallahu Anh)a, sonra da Hazreti Ebu Bekir (Radıyallahu Anh)a kızı Hafsâ ile evlenmesini teklif etti. Ancak ikisinden de olumlu cevap alamayan Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) çok müteessir oldu.
Hazreti Ömer’in üzüntüsünü gören Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), “Allah Osman’a Hafsâ’dan, Hafsâ’ya da Osman’dan daha hayırlısını verir” buyurdu. Aradan birkaç gün geçince Rasulullah Efendimiz, Hazreti Ömer’den Hazreti Hafsâ’yı istedi. Ömer (Radıyallahu Anh) sevinerek hemen kabul etti. Bu arada Hazreti Ebu Bekir (Radıyallahu Anh), Hazreti Ömer ile karşılaşınca ona, “Hafsâ’yı teklif ettiğinde sana hiç cevap vermememden dolayı bana kırılmışsındır” dedi. Hazreti Ömer, “Evet” karşılığını verince Ebu Bekir (Radıyallahu Anh), “Benim sana cevap vermememin sebebi Rasulullah’ın ona talip olacağını bilmemdi, dolayısıyla Rasulullah’ın bana açtığı sırrı ifşa edemezdim. Şayet Rasulullah, Hafsâ’dan vazgeçseydi tabii onunla evlenmeyi kabul ederdim” dedi. [2]
Kâinatın Efendisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kızı Hazreti Ümmü Gülsüm (Radıyallahu Anha)yı da Hazreti Osman ile evlendirdi. Rasulullah Efendimiz, Hazreti Hafsâ’ya 400 dirhem mehir verdi. Evlilik tarihlerinin hicri 2 veya 3. yıl olması ihtilaflıdır. [3]
BAL ŞERBETİ OLAYI
Hazreti Hafsâ validemiz, Hazreti Âişe ile iyi anlaşırdı. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i en çok ikisi kıskanırlar, zaman zaman işbirliği de yaparlardı. Hazreti Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her gün ikindiden sonra hanımlarını dolaşırdı. Bir gün Hazreti Âişe’ye gitmekte gecikti. Âişe (Radıyallahu Anha) şöyle anlatmıştır:
“Rasulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), tatlıyı, özellikle balı çok severdi. Zeyneb binti Cahş (Radıyallahu Anha)nın yanında ara sıra fazlaca kalıp bal şerbeti içerdi. Bundan dolayı bana bir kıskançlık ârız oldu ve yakın arkadaşım Hafsa ile, ‘Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hangimizin yanına girerse, ona ‘Sende hoş olmayan bir koku hissediyorum, yoksa kötü kokulu bir şey mi yedin?’ diyeceğimize dâir anlaştık. Bir kere Hafsa’nın yanına girdiğinde kendisine bunu söyleyince o, hanımlarını hoşnut etmek için, ‘Hayır! Ben Zeyneb binti Cahş’ın yanında bal şerbeti içtim. Ama bir daha içmeyeceğime yemin ettim, fakat bunu kimseye söyleme! Bir de sana şu müjdeyi vereyim ki; benden sonra ümmetimin yönetimini Ebu Bekir, ondan sonra da baban Ömer üstlenecek!’ buyurdu ve bunu da gizlemesini istedi. Fakat Rasulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yanından ayrılır ayrılmaz Hafsa (Radıyallahu Anha) aramızdaki duvara vurarak bana bu durumu haber verdi ve kimseye söylemememi istedi. Rasulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kendisine gelen vahiyle bu durumu öğrenince, sırrının açığa çıkmasından dolayı hiddetlenerek bir ay süreyle hiçbir hanımının yanına girmedi. İşte bu kıssa hakkında beş âyet-i celîle nâzil oldu.” [4]
“(1) Ey Nebî(yy-i zî şân)! Allâh’ın sana helâl etmiş olduğu şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu arar olduğun halde niçin (kendine) haram ediyorsun? (Gerçi bu, haddi zâtında günah değilse de, senin yüce makamına nispetle evlâyı terk dahi günah gibi sayılacağından) Allâh (o zelleni hakkıyla bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (çok merhametli olduğu için seni sorumlu tutmayan bir) Rahîm’dir.
(2) Muhakkak ki Allâh (keffâret vererek) yeminlerinizi çözmeyi size meşrû’ kılmıştır. (Bütün işlerinizi yöneten) Mevlâ’nız ancak Allâh’tır. Alîm de Hakîm de ancak O’dur! (Her şeyi bilip, her işte sizin menfaatinizi gözettiğinden, kârınıza olan şeyleri bildiği için tüm emir ve yasakları hikmete uygundur.)
(3) Hani Nebî, eşlerinden birine (Hafsa’ya) sır olarak bir söz söylemişti, ama o onu (Âişe’ye) haber verdiğinde, Allâh da ona onu açıklayınca, o (Rasulullah) onun bir kısmını (Hafsa’ya) bildirdi, (daha fazla mahcup etmemek için ve hilâfet konusunun yayılmasını istemediğinden dolayı) diğer bir kısımdan da yüz çevirdi (ki, böylece balı kendisine haram ettiği sırrını söylediğini yüzüne vurdu, fakat babasının halîfe olacağı sırrını ifşâ ettiğine değinmedi). Artık ona bunu haber verince, o (Hafsa): “İşte bunu sana kim haber verdi?” dedi. O da: “(Her şeyin görünen-görünmeyen tüm yönlerini hakkıyla bilen) O Alîm ve Habîr bana haber verdi!” dedi.
(4) (Ey Âişe ve Hafsa!) Eğer ikiniz (peygamberime karşı yapmış olduğunuz bu işten) Allâh’a tevbe ederseniz (,işte gereken odur)! (Zira) gerçekten kalpleriniz (haktan) meyletmiştir. (Nitekim yapmanız gereken şey Rasulullahın sevdiğini severek, sevmediğini de hoş karşılamayarak ona samimi olmanızdı.) Ama ona karşı ikiniz birbirinize arka (ve destek) çıkarsanız, şüphesiz ki onun Mevlâ’sı ancak O Allâh’tır! İşte bunun ardından Cibrîl, (Ebû Bekir ve Ömer gibi) salih müminler ve melekler de yardımcıdırlar.
(5) O sizi boşarsa, ola ki Rabbi sizin yerinize ona sizden daha hayırlı olanları, (Allâh’a) teslim olanları, iman edenleri, namaz kılanları / gece namazına devam edenleri / tevbe edenleri, ibadete devam edenleri, oruç tutanları dul ve bâkire eşler olarak verir.” [5]
Hadiseyi hoş karşılamayan Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Hazreti Hafsâ’yı bir talakla boşadı. Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) öyle çok üzüldü ki, “Allah bundan sonra Ömer ve kızını ne yapsın” diyerek başına topraklar saçmış ve kederinden harap olmuştu. Hazreti Hafsâ da çok ağlamış ve duruma ilişkin, “Allah’a yemin olsun ki Rasulullah benden bıktığı için beni boşamadı” diyerek hatasına üzüntüsünü dile getirmişti. Rasullullah Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), çok geçmeden, “Cebrail bana geldi. Allah, Ömer’e merhametinden dolayı Hafsâ’ya geri dönmemi emretti. (Ebu Davud’da ise) ‘Hafsa’ya geri dön. Zira o çok oruç tutan ve namaz kılan bir kimsedir. O senin cennetteki zevcendir’ dedi” buyurmuştur. [6]
Okuma yazma bilen ve Kur’an hafızı olduğu belirtilen Hazreti Hafsâ validemiz, fıkhi meselelerde de bilgi sahibi idi. Hazreti Muaviye (Radıyallahu Anh)ın hilafeti döneminde Medine’de vefat etti. Allah Teala ondan razı olsun ve onu razı etsin.
Dipnotlar
[1] Müslim, Sahih, Fadailulu’s-Sahabe, 87. bab, 6411. hadis
[2] Buhari, Sahih, Nikah Kitabı, 34. bab, 5122 ve 4005. hadisler
[3] Zehebi, “İddeti bitince Hazreti Rasullulah Efendimiz ile evlendi” demiştir.
[4] Buhari, Sahih, Tefsir kitabı
[5] Tahrim Suresi, 1 – 5 ayetler
[6] Ebu Davud, Sünen, Talak Kitabı, 38. bab, 2283. hadis