Hazreti Hatice (Radıyallâhu Anhâ)dan sonra Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ikinci hanımı, ilk müslümanlardan Sevde binti Zem’a (Radıyallâhu Anhâ) validemizdir.[1] Adiy b. En-Neccar oğullarından olan Hazreti Sevde binti Zem’a, es-Sekran b. Amr ile evliydi. O ölünce Rasulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek eşlerinden biri oldu.
İbn Sad (Radıyallâhu Anh), mürsel ve ravileri güvenilir olan bir isnad ile Havle binti Hakim’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Senin için dünürcü olmayayım mı?” Kainatın Efendisi, “Evet” dedi ve şöyle buyurdu: “Siz kadınlar topluluğu, bu iş için daha uygunsunuz.” O da Sevde binti Zem’a ve Aişe’ye (Radıyallâhu Anhuma) dünürcü oldu. Mekke’de evlendiler.”[2]
İbn Abbas (Radıyallâhu Anh)dan şöyle rivayet edilmiştir: Sevde (Radıyallâhu Anhâ), Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisini boşamasından korkarak, “Beni boşama, beni nikahın altında tut ve benim günümü de Aişe’ye tahsis et” dedi. Rasulullah da bunu yaptı. Bunun üzerine Nisa suresi 128. ayeti nazil oldu:[3]
“Eğer bir kadın (yatağını terk etmesi ve nafakasında ihmal göstermesi gibi emarelerle) kocasının uzaklaşmasından yahut (konuşup görüşmeyi azaltma, sövme veya dövme gibi belirtilerle, kendisinden) yüz çevirmesinden endişelenirse, (mehrinin yahut nöbet günlerinin bir kısmını veya tamamını bağışlayarak, kocası da bunu kabul ederek) aralarında bir sulh ile düzeltme yapmalarında ikisi üzerine de hiçbir günah yoktur. (Boşanmaktansa yahut evliliği sürdürüp de kötü geçinmektense) Sulh daha iyidir. Tamahkârca cimrilik, (kendilerinden ayrılmaz bir parça gibi) nefislere yakın hâle getirilmiştir. (İnsan, açgözlülük ve doyumsuzluk tabîatı üzere yaratıldığı için ne kadından ne de erkekten, istek ve haklarından seve seve vazgeçmeleri beklenemez.) Ama (eşlerinizden birini sevmeyip diğerini çok sevseniz bile, evlilik haklarına riâyet için, sevmediğinize sabrederek ona) güzel davranırsanız ve (geçimsizlikten, tümüyle terk etmekten ve haksızlıktan) iyice sakınırsanız, şüphesiz ki Allah sizin yapmakta olduklarınızı daima (bilen ve karşılığınızı verecek olan bir) Habîr olmuştur.”
El-İsabe (11354), Üsdü’l Ğabe (7027) ve T.Esmai’s-Sahabe’de (2/280, 3/418) aktarılan rivayetler ışığında Sevde binti Zem’a (Radıyallâhu Anhâ) hakkında şu bilgileri verebiliriz.
Ma’mer tarikiyle gelen rivayette kendisi şöyle demiştir: “Benim evliliğime karşı bir hırsım yok. Fakat Allah’ın beni kıyamet gününde senin eşin olarak diriltmesini istiyorum.”
Hazreti Aişe’nin (Radıyallâhu Anhâ) şöyle dediği sahih olarak gelmiştir: “Sevde kadar cildine sahip olmayı istediğim başka bir kadın yoktur. Ancak onda biraz hiddet vardır ve bu hiddetinden de çabuk döner.”
İbn Sad şöyle nakleder: Sevde (Radıyallâhu Anhâ), Rasulullah’a, “Ardında gece namazı kıldım. Rüku ettiğinde o kadar uzun kaldın ki, kan damlayacak korkusuyla burnumu tuttum” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) güldü. Hazreti Sevde binti Zem’a bazen onu güldürürdü.
İbn Sad, sahih isnad ile Muhammed b. Sirin’den rivayet ediyor: Ömer (Radıyallâhu Anh), Sevde validemize bir torba dirhem gönderdi. O, “Bunlar nedir?” dedi. “Dirhemler” dediler. Sevde binti Zem’a, “Torbada sanki hurma var gibi” dedi. Daha sonra torbanın içindekileri Medineli yoksullara dağıttı.
İbnu’l-Mubarek, ez-Zühd adlı eserinde Urve’nin yetimi Ebu’l-Esved’den mürsel olarak rivayet ediyor: Sevde binti Zem’a (Radıyallâhu Anhâ), “Ey Allah’ın Rasulu! Eğer ölürsek sen bize gelinceye kadar Osman b. Maz’un cenaze namazımızı kıldırır.” Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona, “Ey Zem’a’nın kızı! Ölümü bilseydiniz, onun zannettiğinizden şiddetli olduğunu da bilirdiniz” buyurdu.
İbn Ebi Hayseme (Radıyallâhu Anh), Hazreti Sevde binti Zem’a validemizin, Ömer b. Hattab’ın (Radıyallâhu Anh) halifelik döneminin sonlarında vefat ettiğini bildirmiştir. Bir rivayete göre de hicri 54 yılında ahirete irtihal eylemiştir.
Dipnotlar
[1] İbn İshak (254-255)
[2] Tabakat (8/39)
[3] Tirmizi (3040)