﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ ﴿
“Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin tertemiz olanlarından yiyin ve (size onları rızık olarak veren ve helâl eden) Allah’a şükredin, eğer ancak ona ibadet ediyorsanız.” (Bakara Sûresi:172)
Mevlâ Te‘âlâ, (Bakara Sûresi’nin) 168. âyet-i celile(sin)de bütün insanlara helâl ve tayyib (tertemiz) olan şeyleri yemelerini emir buyurduktan sonra, bu âyet-i celîlede sadece müminlere bu emri vermektedir. Ancak bu âyet-i celîlede müminlere, temiz rızık aramak ve kendilerine verilen helâl rızıklarda aşırı gitmemek emri verilmiştir. Bu mana ise gerideki emirden anlaşılmamaktadır. Bu ayeti evvelkinin aynı manasında düşünsek bile, bu âyet-i celîlede Mevlâ Te‘âlâ müminlere şeref vermek için onları tahsis etmiş ve kendilerinden şükür talebinde bulunmasına da bu emri bir mukaddime yapmıştır.
Âyet-i celîlenin sonunda geçen: “Ancak ona ibadet ediyorsanız” ifadesi, şükür talebinin sebebi mesabesindedir. Sanki şöyle denilmiştir: “Allâh’a şükredin. Çünkü siz sadece ona ibadet ediyorsunuz. Bu ise, onun şanına yakışacak kâmil bir ibadet yapmak istediğinize delâlet etmektedir. Bu isteğiniz de şükürsüz tamamlanamaz; çünkü şükür, ibadetlerin en büyüklerindendir. Bundan dolayı imanın yarısı kılınmıştır.”
Tefsîr-i Kebîr’de beyan edildiğine göre yemek yemenin dört hükmü vardır:
1- Nefsini ölümden kurtarmak için yemek farzdır,
2- Zafiyet gibi zararları kendinden gidermek için yemek vaciptir,
3- Misafirin utanmaması için ona arkadaşlık yapıp yemek mendubdur.
4- Bu sayılanların haricinde yemek ise mubahtır.
Binaenaleyh âyet-i celîlede geçen: (وَاشْكُرُوا ) “Yiyin” emri, ibâhe içindir. Yani envaiçeşit meyvelerle, yemeklerle lezzetlenmekte bir beis olmadığına işarettir, Her ne kadar terki evlâ (çok aşırı gitmemek daha uygun) ise de…
İktibâs: Mahmud Efendi Hazretleri, Rûhu’l-Furkân Tefsiri, c.2, s.202.