Hendek savaşı, Uhud savaşından 2 yıl sonra, Hicretin 5. senesinde Şevval ayında (23 Şubat 627) vaki oldu. Medine-i Münevvere şehrinin etrafına kazılan hendekler sebebi ile bu isimle anılmıştır. Ayrıca, müşrik ordusunun kalabalık ve ittifaklar halinde saldırması sebebiyle “Ahzâb” (hizipler, gruplar) ismiyle de zikredilir. Bu savaş hakkında ki ayetlerin yer aldığı sure, aynı isimle Kuran’da yer almaktadır.
Mekkeli müşriklerin, Uhud savaşında kazandıkları başarıdan istifade edememeleri, ayrıca Uhud savaşı peşinden, hızla toparlanan Müslümanların, Mekkeli müşriklerin ticaret yollarını tehdit etmesi sebebiyle, Medine’ye yeni bir saldırı planlanmaya başlamıştı. Beni Nâdir Yahudileri ise müşrikleri yeni bir savaş için kışkırtıyorlardı. Sonunda Mekkeli müşriklerin uluları ve Yahudi heyetinden bir grup, göğüslerini Kabe’ye dayayarak, İslâm ve Müslümanlarla ölene dek savaşacaklarına dair yemin ettiler. [1]
Müşrik İttifakı
Mekkeli müşrikler ve Yahudilerin, Müslümanlar ve Medine-i münevvere aleyhinde kurduğu ittifaka kısa sürede, Gatafân ve Fezâre kabileleri katıldı. Maddi menfaat karşılında hızla büyüyen bu oluşum, Beni Süleym kabilesinin katılımı ile büyük bir üstünlük elde etti. Ayrıca, Dûmetülcendel bölgesinin hâkimi Ükeydir bin Abdülmelik, Medine ticaret kervanlarının yolunu kesti.
Bütün bu hazırlıkları haber alan Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) savaş meclisini toplayarak istişarelere başladı. Selmân-ı Fârisi (Radiyallâhu Anh)ın tavsiyesi ve diğer sahabîlerin onayı ile Medine’nin içeriden savunulmasına karar verildi. Kadınlar ve çocuklar güvenli yerlere nakledilerek korundu. Erzaklar, hayvanlar ve değerli eşyalar bir araya toplanarak emniyeti sağlandı. Ordunun ise Sel dağı eteklerinde konuşlanması emredildi. [2]
Beni Kureyza İhaneti
Birkaç hafta içinde, büyük zorluklarla tamamlanan hendek sayesinde, Medine emniyete alınmıştı. 10 bin kişilik orduları ile kuşatmaya gelen müşrikler, ilk defa gördükleri bu savunma şekli karşısında şaşırdılar. Bu sırada Medine’de yaşayan, Yahudi Beni Kurayza kabilesi, müşriklerle irtibata geçerek ihanete yeltendi. Bunu haber alan Rasûlullah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem) Yahudi mahallelerini kuşattırdı.
Ayrıca yeni Müslüman olan ve imanını gizleyen Nuaym bin Mes‘ûd (Radiyallâhu Anh) müşrik ordusu içine sızarak, Beni Kureyza aleyhine söylentiler yaydı. Bu söylentiler müşrik ordusunda ihtilafa ve tedirginliğe sebep oldu. Beni Kureyza kabilesi de, Mekkeli müşriklere olan itimatını kaybetti. Böylece Beni Kureyza kabilesinin ihaneti önlenerek, Medine-i Münevvere’nin içerden vurulmasının önüne geçildi.
Hendeğin Aşılması
Günlerce süren kuşatmadan hiçbir sonuç alamayan müşrikler, erzak sıkıntısı çekmeye başladı. Ayrıca havalar soğumaya başlamış ve askerlerin morali bozulmuştu. Sonunda hendeğin dar bir yerinden, Amr bin Abdüved isimli bir müşrik askerin komutasında ki bir grup geçmeyi başardı. Bu askerin karşısına, Hazreti Ali (Radiyallâhu Anh) çıktı. Cesareti ve kuvveti ile meşhur Amr bin Abdüved, Hazreti Ali (Radiyallâhu Anh) tarafından öldürülünce, hendekten içeri girmeyi başaran müşrikler geri çekildiler.
Bu arada münafıklar da boş durmuyor bir takım fitneler ve aldatıcı sözlerle imanı zayıf kimseleri kandırmaya çalışıyorlardı. Nitekim Kur’ân-ı Kerim bu duruma “Hani o münâfıklar ve kalplerinde (inanç zâfiyeti gibi) bir nevî hastalık bulunan o kimseler: ‘Allâh ve Rasûlü bize (zafer vaad ederken) bir aldatmacadan başka bir şey vaad etmemiş.’diyordu.”[3] ayeti ile değinmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ise bütün tedbirlerini alıp, sürekli dua ederek, bu belanın Müslümanlar üzerinden kalkması için uğraşıyordu.
Rüzgâr ve Bozgun
Kuşatmanın 27. günüde, bir anda ortaya dondurucu bir rüzgâr ve fırtına çıkmıştı. Bu rüzgâr müşrik ordugahını darmadağın etmiş ve askerlerin moralini tüketmişti. Rüzgâr bir türlü dinmiyor ve sürekli müşrik ordusuna zarar veriyordu. Uzun süren kuşatmanın ve başarısızlığın sonucu olarak, bu rüzgârın vurduğu son darbe ile, müşrik ordusu dağılmaya başladı.
İttifak mensubu kabileler, birer birer ordugahı terk etti. En sonunda Mekke ordusu da geri çekilme emri vermek zorunda kaldı. Müşrikler perişan halde geri çekilirken, birçok erzak ve ganimeti arkalarında bıraktılar. Rüzgâr dindikten sonra, hendeği aşarak kuşatma ordusunun kalıntılarına gelen Müslümanlar vaziyeti görerek, ganimeti şehre taşıdılar. Böylece Hendek savaşı kazanılmış ve Müslümanlar bir zafer daha elde etmişlerdi. Bu savaştan sonra müşrikler artık Medine’ye saldıracak gücü bulamadılar.
Dipnotlar
[1] İbnü’l-Hişâm, “Es-Siretü’n-Nebeviyye”, II, s. 254
[2] İbnü’l-Hişâm, “Es-Siretü’n-Nebeviyye”, II, s. 255
[3] Ahzab Suresi 12