Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh)dan rivayete göre Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Ameller(in karşılığında alınacak sevap) niyetler iledir. Her bir kimse için ancak niyet ettiği şey vardır. Bir kimsenin hicreti(nden maksadı) Allah’a ve Resulüne ise, onun hicreti Allah’a ve Resul’ünedir. Bir kimsenin hicreti nail olacağı bir dünya (menfaatı) veya kendisiyle nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti, hicretine sebep olan şeyedir.[1]
Hadis-i Şerifin İzahı
Hadis-i şerifin sebeb-i vurûdu, Ümmü Kays adında bir kadının hicret etmesidir. Şöyle ki; bir adam Mekke-i Mükerreme’de Ümmü Kays’ı nikâh etmek istemişti. Halbuki kadın Allah için hicret edeceğini, hicret etmeden de nikâhlanmayı kabul edemeyeceğini söyleyince, o adam sırf Ümmü Kays’ı nikâh edebilmek için hicret edince, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ümmü Kays’ın hicret sevabına nail olacağını, adamın ise ahirette bir sevap alamayacağını beyan ederek, herkesi iyi niyete davet etmiş ve her işte halis niyetin lüzumunu öğretmiştir.
Yapılan işler için sevap, ancak niyetle olur, demekten maksad; şerî işlerdir. Meselâ niyet etmeden farz ve nafile hiçbir namaz, oruç, zekât ve hac sahih olmaz ve ahirette sevabı da olmaz. Niyetsiz sahih olan abdest ve gusül gibi işlerde de sevap alabilmek ancak niyet iledir. “Herkes için niyet ettiği şey vardır,” demek; niyetine göre sevap ve ceza alır demektir. Meselâ bir yetimi terbiye etmek maksadıyla azarlamak ve cezalandırmak bir ibadettir ve ahirette sevabı vardır, bunları yetime hainlik için yapmak ise kabahattir ahirette cezası vardır.
Aslında mubah olan işlerin hepsi niyet sebebiyle ibadet olabileceği gibi kabahat da olabilir. Meselâ yemek içmek mubahtır. Yemeği içmeyi, ibadete kuvvet bulmak ve düşmanla cihad etmek niyetiyle yaparsa ibadet sayılır. Lâkin şehevî kuvvetini artırarak onu harama kullanmak niyetiyle yer içerse kabahattir ve azaba çarpılır.
Bir de niyetin meşru olması; ibadetleri, adetlerden ayırt etmektir, zira yememek-içmemek, perhiz ve tedavî için olabileceği gibi oruç için de olabilir. Mescidde oturmak kışın soğuktan, yazın sıcaktan korunmak veya dinlenmek için olabileceği gibi, ibadet ve itikâf niyeti ile de olabilir. İşte bunları birbirinden ayıran ancak niyettir. Rabbimiz cümlemize bütün işlerimizde halis niyetler ihsan eylesin. Âmin!..
Hadis-i şerifi rivayet eden; Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) Efendimiz; Kureyş’in Benî Adîy kolundan olup soyu Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in soyu ile sekizinci batında birleşir. Babası Hattab, Annesi Hateme’dir. Resul-i Ekrem’den 10 yaş kadar küçük olup, Fil vakasından 13 sene sonra, Hicretten kırk yıl evvel dünyaya gelmiş, İslam’ın altıncı yılında da müslüman olmuştur.
Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh); İslâmdan evvel Mekke’de sefirlik (hariciye vekilliği) ve Kureyşe düşman olan kabilelerin övünmelerine cevap vermekle görevliydi. O zaman Mekke’de sözü geçen ve hatırlı iki adamdan biri Hazreti Ömer diğeri de asıl adı Ömer olan Ebu Cehildi. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Allah’ım, şu iki adamdan, Ebû Cehil ve Ömer İbni Hattâb’tan sana en sevimli olanı ile İslam’ı güçlendir.” Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sonra: “O iki kişiden Allah’a sevimli olanı Ömer’di.”[2] buyurdu.
Yani bu duaya Hazreti Ömer mazhar olmuş ve din-i mübin-i islâmı yükseltmeğe vesile olmuştur. Nufuzuyla, güç ve kuvvetiyle tanınmış bir yiğit olduğu için müslüman olması diğer müslümanları güçlendirdi. İslâm’la şereflendiği ilk gün Kabe’ye giderek namaz kıldı, diğer müslümanlar da ilk defa o gün Kabe’de namaz kıldılar.
Medine-i Münevvere’ye hicret edince Kuba’ya yerleşti. Gün aşırı Resul-i Ekrem’i ziyeret eder bütün gün yanında kalırdı. Ebu Bekr-i Sıddık ile Resulullah’ın en büyük yardımcısı oldu. Onun katıldığı bütün savaşlara katıldı. Kızı Hafsa’yı Onunla evlendirerek Hazreti Peygamberin kayınpederi olma şerefine nail oldu. Efendimiz’e karşı olan son derece muhabbeti vefatıyla kendisini şok etti ve kılıcını çekerek: “Peygamber öldü diyeni ikiye biçeceğim” dedi. Son derece doğru ve isabetli görüş sahibi idi. Daha hakkında vahiy gelmeyen yirmi kadar önemli konuda Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e baş vurarak o konularda ayet-i kerime indirmesi için Allah-u Tealâ’ya dua etmesini istedi. İnen ayetler tıpkı Hazreti Ömer’in görüşüne uygun düşdü.
Hazreti Ebu Bekr’in vefatından sonra Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in ikinci halifesi oldu. İran, Irak, Suriye ve Mısır topraklarını İslâm ülkesine kattı. Yine Kudüs, Azarbeycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye hep onun zamanında fethedildi. Basra, Kûfe, Musul gibi büyük şehirleri kurdu. Adaletiyle, insafıyla, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e sadakatiyle bilinen ve cennetle müjdelenen on kişinin başında gelenlerden Hazreti Ömer, dünya tarihinde benzeri görülmeyen adalet örnekleri verdi. Yardıma muhtaç olanlara maaş bağladı. Devlet idaresinde önemli yenilikler yaparak, idârî, adlî, mâlî ve askerî teşkilât kurdu. Kur’an-ı Kerim ve İslâm’ın daha geniş muhitlere yayılması için faaliyet gösterdi. Sert tavırlı olmasına rağmen çok mütevazi idi. Yamalı gömlek giyer, dulların evine sırtıyla su taşır, develerinin bakımını kendi yapar, Halife olduğu müddetçe geceleri sokak sokak dolaşır, herkesin şikayetini dinler, insanların dertlerine çözüm getirirdi.
Çok güzel konuşur, hikmetli sözler söyler, mert ve doğru sözlü olanları sever, kendisini tenkid edenlere bile gücenmeyen Hazreti Ömer, 539 hadis-i şerif rivayet etmiştir. 11 seneye yakın hilâfette kalarak dünyayı adaletiyle doldurmuştur. Hicretin 23. yılında namaz kıldırırken Zerdüş (ateşperest) bir köle tarafından, 63 yaşında hançerlenerek şehid edilmiş, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in Ravzasına defnedilmiştr. Allah ondan razı olsun.
İktibâs: Ahmet Fikri (Doğan) Efendi Hazretleri, Delîlü’s-Sâlikîn, 1/49-50-51.
DİPNOTLAR
[1] (Buharî, Bed’ü’l-Vahy:1, İman:41, Müslim, İmâret:155, No:1907, Ebu Dâvud, Talâk:11, No:2201, Tirmizi, Fedâiluʹl-Cihâd:16, No:1647, Nesaî, Tahâret:60)
[2] (Tirmizî, Menakıb:18, No:3681, Müsned: No:5437)