Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, Miladî 622 yılında, Mekke’den Medine’ye hicret etmesi ile beraber İslâm tarihinde yeni bir sayfa açılıyordu. İleride Hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul edilen bu hadise süresince Sahâbe-i Kirâm’dan birçok zevâtın fedakârlık ve hizmeti olmuştur.
Suheyb bin Sinan Er-Rûmî (Radıyallâhu Anh) hazretleri, hicretten otuz yıl kadar önce Irak’ın Musul şehri yakınlarında Fırat (veya Dicle) nehri kıyısındaki bir köyde doğdu. Babası Rebîa kabilesinin kollarından Benî Nemir b. Kasıt’a mensup bir Arap’tır. Asıl adı Umeyre iken sonradan Rumlar tarafından Suheyb diye değiştirilmiş, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona Yahyâ isminde bir oğlu bulunmadığı halde Ebû Yahyâ künyesini vermiştir. Daha çok Suheyb Er-Rûmî (Suheyb-i Rûmî) olarak tanınmaktadır. Onun bu nisbeyle tanınmasının sebebi çok küçük yaşta Bizanslılar’ın bölgeye yaptıkları bir saldırıda esir edilmesi ve Bizans topraklarında büyümesidir.
Rum kültürüyle yetişti, gençlik çağında Kelb kabilesi tüccarlarına köle olarak satıldı ve onlar tarafından Mekke’ye götürüldü. Burada Abdullah b. Cüd‘ân et-Teymî onu satın aldı ve ardından âzat etti. Hür kaldığı halde memleketine dönmedi ve bundan sonraki hayatını Abdullah b. Cüd‘ân’ın halîfi (müttefiki) olarak Mekke’de sürdürdü. [1]
Alışverişin kârlı oldu
Suheyb-i Rûmî Medine-i Münevvere’ye hicret etmek istediğinde Kureyş müşriklerinden bir grup onu geri çevirmek için arkasından yetişirler. Bunun üzerine o da bineğinden inip, çantasındaki okları çıkartır, yayını eline alır ve şöyle der: “Ey Kureyş topluluğu! Benim, içinizdeki en iyi okçu olduğumu biliyorsunuz. Allâh’a andolsun ki, çantamdaki okları atıp bitirinceye kadar bana yaklaşamazsınız. Sonra, kılıcımdan elimde bir parça da olsa kalıncaya dek sizinle savaşırım. Ondan sonra bana istediğinizi yapın.” Suheyb: “İsterseniz Mekke’deki malımın ve kazancımın yerini size söyleyeyim, beni serbest bırakın, olur mu?” der. Müşrikler: “Evet” deyince Süheyb onlara Mekke’deki malının bulunduğu yeri söyler. Medine’ye gelip Rasûlullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in huzuruna girdiğinde Allâh Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona: “Alışverişin kârlı oldu ey Suheyb!” buyurur. [2]
Hurma latifesi ve tebessüm
Suheyb b. Sinân fazilet, takvâ ve güzel ahlâk sahibi olmasının yanında cömert, hoşgörülü ve şakacı bir insandı. Hicret sırasında geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle gözlerinden biri ağrımaya başlamış ve bu ağrıyla Kubâ’ya Hz. Peygamber’in yanına gelmişti. Burada kendisiyle birlikte aralarında Resûl-i Ekrem, Ebû Bekr ve Ömer gibi sahâbîlerin de bulunduğu bir topluluğa hurma ikram edilmiş, çok aç olan Suheyb hurmaları iştahla yemeye başlayınca Resûlüllâh ona, “Gözün ağrıyor ama hurmaları yiyorsun.” demiş, Suheyb ise, “Yâ Resûlellah! Ben ağrımayan gözümü kullanıyorum.” diyerek onu güldürmüştü. [3]
Bu büyük Sahabî, Şevval 38’de (Mart 659) Medine’de vefat etti, cenaze namazını Sa‘d b. Ebû Vakkas kıldırdı ve Cennetü’l-baki‘a defnedildi.
Dipnotlar
[1] İbni Abdülber, el-İstîʿâb , s. 726.
[2] Celalettin es-Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, s. 484.
[3] İbn Sa‘d, et-Tabakât, s. 226.