Mezhepte fetva verilen görüş şudur: İmam hutbe irat etmek için minbere çıktığında cemaatin konuşması, Kur’ân okuması, cumanın ilk sünnetini tamamlamak dışında herhangi bir namaza durması mekruhtur.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.”[1]
İmam Mâlik(Rahimehullâh) el-Muvattâ’ında bu konuya dair Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)dan şu hadisi nakletmiştir: “İmam cuma günü hutbe irat ederken (yanındaki) arkadaşına ‘sus’ dersen sen de (onun gibi) lağv (boş iş) yapmış olursun.”[2]
İbn Abbas ve İbn Ömer (Radıyallâhu Anhum)dan, imam cuma günü (minbere) çıktığında konuşmanın ve namaz kılmanın mekruh olduğu rivayet edilmiştir.”[3]
Sahâbe kavli bize göre hüccettir. Ayrıca gerek konuşmak, gerekse de namaz kılmak hutbenin dinlenmesine manidir.[4]
Hapşırana teşmitte bulunmak (Yerhamukellâh demek) ve selâm almak mekruhtur. Zira hutbe dinlerken teşmitte bulunma sünneti ve selâm almanın vücudu kalkmıştır.
İmam Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)dan şöyle rivayet edilmiştir:
“Hutbeyi dinlemek Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ismi zikredildiğinde ona salât getirmekten daha fazîletlidir. İmam Ebû Yûsuf (Rahimehullâh)dan, (hutbeyi dinleyen kişinin) içinden salât getirmesi gerektiği nakledilmiştir. Zira bu, onu dinlemekten alıkoymaz. Böylece iki fazîleti de elde etmiş olur. Sahih görüşlere göre, hapşıranın kendisi içinden hamd eder.”
İmam hutbeye çıkarken yani ikinci ezan okunurken veya hutbeyi bitirip cuma namazı için kamet edilirken yukarıda geçen şeylerin yapılmaları İmam Ebû Hanîfe (Rahimehullah)a göre yine mekruhtur. Ancak kamet bittikten sonra mekruh olmaz. İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (Rahimehumallâh)a göre namaz kılmak mekruh, konuşmak ise mekruh değildir.[5]
İmam hutbede iken bir şey yemek ve içmek de uygun görülmemiştir.[6]
İktibâs: İsmailağa Fıkıh Kurulu, Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.122-124.
Dipnotlar
[1] A‘râf Sûresi:204
[2] İmam Mâlik, el-Muvatta, No:232
[3] Ebû Bekir ibni Ebî Şeybe, el-Musannef, No:5340
[4] Zeynuddin ibn Nüceym, el-Bahru’r-Râik
[5] Alâuddin Ebû Bekr el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi fî Tertibi’ş-Şerâi
[6] Burhanuddin Ebu’l-Hasen el-Merğinânî, et-Tecnîs ve’l-Mezîd