Vefâtının sene-i devriyesi vesilesiyle, en büyük seyyahlardan biri olan ve Seyahatnâmesiyle tarihe ışık tutan İslâm âlimi ibnü Battûta (Rahmetullâhi Aleyh)i hayırla ve minnetle yâd ediyoruz.
Seyahat etmek ama bunu yaparken, Allah Te‘âlâ’nın âyetlerini yani kâinatta halk etmiş olduğu güzellikleri temaşa etmek ve tarihî hâdiselerin vuku bulduğu bölgeleri birer ibret levhası olarak müşahede etmek, dinî açıdan güzel görülen ve tavsiye edilen bir iştir. Bu sebeple “Seyyahlık” müslümanlar arasında muteber görülen bir meslek hâline gelmiş, bu mesleğe sahip kimselerin kaleme aldıkları Seyahatnâmeler, edebî türler arasında müstesna bir yere sahip olmuştur.
Tarihin en büyük seyyahlarının başında, ibnü Battûta gelir. Künyesiyle beraber tam adı, Ebû Abdullah Muhammed ibni Abdullah ibni Muhammed ibni İbrahim el-Levâtî el-Tancî’dir. 24 Şubat 1304 senesinde Tanca’da dünyaya gelmiştir. Berberî asıllı Levâte kabilesine mensup, Mâlikî mezhebini benimsemiş bir âlimdir.
Seyahat Aşkının Doğuşu
Kaynaklarda belirtildiğine göre ibnü Battûta, zengin biriydi. 1325 senesinde Hac farizasını îfâ etmek ve gerek Hicâz’dayken gerekse de yolculuğu boyunca ulemâdan istifâde ile ilmî birikimini ilerletmek gayesiyle seyahate çıkmıştı. Gayesini bizzat şöyle ifade etmiştir:
“Kâbe-i Muazzama’yı haccetmek ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hücre-i saadetini ziyaret amacıyla yedi yüz yirmi beş senesinde (14 Haziran 1325) Receb-i Şerîf ayının ikisinde, Perşembe günü, doğum yerim olan Tanca’dan hareket ettim. Ne sohbetiyle ferahlayacak eşim ve dostum ne de beraber yürüdüğüm bir kervan vardı. Lâkin kalbime bu kutsal toprakları görme arzusu iyice yerleştiği için dostlarımdan ayrılmayı göze alarak kuşların yuvadan uçuşu gibi terk ettim yurdumu. O zamanlar 22 yaşındaydım…”
İbnü Battûta, Hac farizasını îfâ niyetiyle köyünden çıktı ve kara yoluyla evvela Kahire’ye gitti. Buradan Mekke-i Mükerreme’ye geçmek istediyse de güzergâh üzerinde bulunan kabilelerin isyanları sebebiyle planladığı yolculuğu gerçekleştiremeyip kuzeye yöneldi. Şam’a giderek Ramazân-ı Şerîf ayını burada geçirdi. Hac için tekrar yolculuğa çıktığında Kudüs üzerinden hareket etti ve bu süre zarfında gerçekleştirdiği ziyaretler ve karşılaşmış olduğu farklı diyarlara mensup kimselerle buluşup görüşmesi, içine seyahat aşkı düşürdü; dönüşte de farklı coğrafyaları görmeye karar verdi.
Kıta, Çöl ve Sınır Tanımayan Seyahatleri
İbnü Battûta, 28 küsur sene süren seyahatlerinde yolculuğa yönelik meşakkat ve mesafe konusunda sınır tanımadı; memleketi olan kasabanın bağlı bulunduğu Kuzey Afrika Coğrafyasından Afrika içlerine, Mezopotamya’dan Bâbil ve Filistin yani Ortadoğu’ya ve Hicâz’a, bilâhare Uzak Doğuya kadar uzandı.
Necef, Basra, İsfahan, Bağdat, İpek Yolu güzergâhı, Afrika kıyıları, İstanbul (o zamanki adıyla Konstantinopolis), Afganistan, Hindistan, Çin, İspanya ve büyük çölleri geçtiği, Afrika içlerine yönelik yolculukları sırasında müthiş bir birikim elde etti. Ziyaretlerde bulunduğu hükümdarlarla iyi ilişkiler kurdu, onlar tarafından taltif edildi, önemli vazifelere lâyık görüldü.
Seyahatleri esnasında muhakkak ki güzel şeylerle karşılaştığı gibi, hastalıklarla, salgınlarla ve toplu ölümlerle de karşılaştı. Babasını kaybetti, cenazesinde ve defninde bulunamadı; annesinin vefatını da çok sonraları, memleketine döndüğünde öğrendi.
İlmî faaliyet ve hizmetlerini seyahatleri esnasında da sürdürdü. Bazı bölgelerde bulunduğu süre içerisinde kadılık vazifesi üstlendi.
Hatıralarının Önemi
İbnü Battûta’nın hatıraları, muhtelif bölgeler ve özellikleri hakkında bilgi sunmaktan da öte, onun bulunuşundan sonra yıkılmış olan, ayakta bulunmayan tarihî eserler, istilâlar sebebiyle ortadan kalkan şehirler hakkında bilgi vermesi yönüyle mühimdir. Birtakım eserler ve yerleşim yerleri vardır ki, günümüzde ayakta değillerdir ve onlar hakkında bilgi edinebilmek ancak ibnü Battûta’nın kâtip ibnü Cüzey’e bizzat yazdırdığı ve kendisinin “Tuhfetü’n-Nüzzâr fî Ğarâibil’-Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr” adını verdiği eserine müracaatla mümkün olabilmektedir. Bu eser kitabiyyâtta daha çok “Rihletü ibnü Battûta (ibnü Battûta Seyahatnâmesi)” adıyla bilinir.
Büyük seyyah ibnü Battûta 1369 senesinde Tâmesna-Merrâkeş kadısı iken vefât etti. Mevlâ Te‘âlâ rahmet eylesin.