Gönül dünyamızı her hafta teşrîf eden Cuma günü, mü’minlerin bayramı olma niteliğini hâiz, sayısız fazîlete sahip, ihyâya lâyık bir gündür. Bu üstünlüğüne bağlı olarak, insanlık için hayır ve bereket doludur. Onun fazîletinden, hayrından ve bereketinden hissedar olabilmek, ona ta‘zîm etmek ve bu ta‘zîmin gereğini yapmakla mümkündür. Cuma namazı hakkında bilgiler; Cuma gününün fazîleti ve sünnetleri hakkında detaylı malûmat için tıklayınız.
Cuma günü, günahlara keffâret olmanın yanı sıra, daha pek çok hususiyetiyle, ilâhî rahmetin dolup taştığı ve âlemleri kuşattığı bir gün olma fazîletine sahiptir. Hadîs-i şerîflerde, cehennemin her gün öğle saatinde tutuşturulduğu beyan edilmiş, namaz vakitlerine dair anlatımlarda güneşin tepede olduğu vakitte nâfile namaz kılmanın kerahetine dair deliller arasında bu konuya dair rivâyetler kaydedilmiştir. Ayrıca, öğle namazını serinliğe geciktirmeyi tavsiye eden rivâyetlerde de aynı noktaya dikkat çekilmiştir.
Cehennemin Tutuşturulmadığı ve Kapılarının Açılmadığı Gün
Bahsettiğimiz rivâyetlerden birinde, Ebû Katâde (Radıyallâhu Anh): “Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Cuma günü müstesna -günün tam yarısında öğleden önce güneş tam tepede iken- namaz kılmayı hoş görmedi” demiş ve Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Şüphesiz cuma günlerinin dışında cehennem (işte bu vakitte) tutuşur” buyurduğunu nakletmiştir. [1]
Ehl-i Sünnet itikadına göre, insanların hesapları görüldükten sonra cennet ya da cehenneme girmeleri haktır ve cennet ile cehennem elân yaratılmış durumdadır.[2]
Konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerîfte, Abdullah ibni Amr (Radıyallâhu Anhümâ), Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şöyle rivâyet etmiştir: “Gerçekten de cehennem Cuma günü müstesna her gün tutuşturulur ve kapıları açılır. Ancak Cuma günü tutuşturulmaz ve kapıları açılmaz.”[3]
Cehennemin Kapıları
Ulemâ-i kirâm hazerâtı, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden hareketle, cehennemin mâhiyeti üzerinde durmuş ve bu konuda mütalâalarda bulunmuşlardır.
Cehennemin kapılarından bahseden ve tabakaları bulunduğuna delâlet eden âyet-i kerîmelerden birinin hitabı şöyledir: “Ona âit yedi kapı/yedi tabaka/ vardır; her bir kapı(dan girmek)/her bir tabaka(da yerleşmek)/ için o (şeytana uyan azgı)nlar arasından ayrılmış bir kısım vardır.” [4]
Bu âyet-i kerîmenin tefsiri sadedinde şu açıklama, mânâları cem edici bir açıklama olması bakımından oldukça anlaşılırdır: “Âyet-i kerîme; günahkâr müminlerin, Yahudi, Hristiyan, Sâbie, Mecûsî, müşrik ve münafıkların cehenneme giriş kapıları farklı olacağı gibi, Hâviye, Sekar, Sa`îr, Cahîm, Lezâ, Hutame ve cehennem gibi yerleşecekleri tabakaların da ayrı olacağına delâlet etmektedir.”[5]
Cehennemin Belirli Bir Zaman Diliminde Tutuşturulması
Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde geçen tabirlerden bir kısmı, keyfiyeti bakımından bizim idrâk seviyemizle kavranabilmesi zor birtakım mânâlar içermektedir. Nitekim cehennemin günün belli bir zaman diliminde tutuşturulduğuna dair rivâyetler bazı âlimler tarafından zahirî yönüyle anlaşılırken, bazı âlimler tarafından ise, mânâsı üzerinde fazla durulmadan tasdik yolu tutulması gereken rivâyetler arasında değerlendirilmiştir. Büyük şârihlerden İmam el-Hattâbî (Rahimehullâh) bu bağlamda şöyle demiştir: “Cehennemin kaynaması, güneşin şeytanın boynuzlan arasına girmesi gibi tabirler şer’î lâfızlar olup, bunların mânâlarını Şârî‘’den başkasının tam olarak bilebilmesi mümkün değildir. Bize düşen, onları olduğu gibi tasdik edip orada durmak ve gereğince amel etmektir.”[6]
Dipnotlar
[1] Ebû Dâvûd, Salât, 222, No. 1083.
[2] İsmailağa Te’lif Kurulu, Ehl-i Sünnet Akāidi, İsmailağa Yayınları, İstanbul, 2017, s. 108.
[3] Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyîn, No. 1259; Ebu Nu‘aym, Hilyetü’l-Evliyâ, 5/188.
[4] Hicr Sûresi: 44.
[5] Mahmud Efendi Hazretleri, Kur’ân-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl-i Âlî’si, Hicr Sûresi, 44. âyet-i kerîme tefsirli meâli.
[6] el-Hattâbî, Me‘âlimü’s-Sünen,1/376-377.