Vefâtının sene-i devriyesi vesilesiyle, Osmanlı devrinde; Kadılık, Kazaskerlik ve Şeyhülislâmlık gibi mühim vazifelerde bulunmuş ve İslâm’a ve Devlet-i Aliye’ye büyük hizmetleri geçmiş olan Şeyhülislâm İshâk Efendi’yi şahsiyeti ve hizmetleriyle hatırlıyor, hayırla ve minnetle yâd ediyoruz.
İsmailağa Camii’nin bânîsi Şeyhülislâm Ebûishakzâde İsmail Efendi’nin oğlu olan Şeyhülislâm İshâk Efendi, 1679 senesinde İstanbul’da doğdu. İlim ehli bir ailenin mensubu olması hasebiyle ilk ilim tahsilini babasından aldı. İslâmî ilimleri büyük müderris Ankaravî Mehmed Efendi’nin rahle-i tedrîsâtında tahsîl edip icâzetle müşerref oldu. 1669’da Şeyhülislâm Hacı Feyzullah Efendi’nin huzurunda gerçekleşen sınavda gösterdiği büyük başarı vesilesiyle kendisine müderrislik vazifesi tevdi edildi.
Başta kadılık olmak üzere, Kazaskerlik de dâhil mühim devlet vazifeleri îfâ ettikten sonra meşîhat makamına getirildi ve bu makamda bulunduğu sıralarda 1734 senesinde vefât etti. İsmailağa Camii hazîresinde medfûn bulunmaktadır. Detaylı hâl tercemesi için tıklayınız…
Telif ve Tercüme Faaliyetleri
Şeyhülislâm İshâk Efendi’nin kadılık vazifesini îfâ ettiği dönem, Sultan 3. Ahmed’in saltanatı ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı devrine rastlar. Sadrazam İbrahim Paşa, ilme son derece meraklı, ilmî eserlerin artması konusunda olumlu düşüncelere sahip bir kimseydi. Nitekim bu işlerin yönetimi için bir heyet oluşturmuştu.
İlim ve telif faaliyetlerine yönelik teşekkül eden heyette Şeyhülislâm İshâk Efendi de yer almıştı. Bu kapsamda gerçekleştirilen faaliyetler çerçevesinde Şeyhülislâm İshâk Efendi’nin bizzat tercüme faaliyetinde bulunduğu ve birçok kitabın tercümesine de öncülük ettiği kaydedilmiştir.
el-İstişfâ fî Tercimeti’ş-Şifâ adıyla, Kâdî İyâz (Rahimehullâh)ın Şifâ-i Şerîf adlı meşhûr eserini; el-Kasrü’l-Metîn adıyla da Ebü’l-Leys es-Semerkandî (Rahimehullâh)ın Bustânü’l-Ârifîn adlı eserini tercüme etmiştir.
Önemli bir şair olan Şeyhülislâm İshâk Efendi, Arapça, Türkçe ve Farsça yazmış olduğu şiirlerini Divân’ında toplamıştır. Ayrıca, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yirmi üç yıllık risâletini konu edinen “Bi’setnâme” adlı bir eser kaleme almıştır. Bu eserini, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in 278 aya tekabül eden risâlet süresine ithafen 278 beyit olarak yazmıştır.
İlk Yerli Matbaada Musahhihlik
Tarihler 1726 senesini gösterirken İbrahim Müteferrika “er-Risâletü’l-Müsemmâ bi-Vesîletü’l-Tıbâ’a” (Matbaanın Önemi ve Faydaları) başlıklı bir risale yazar. Risale elden ele dolaşır ve nihayetinde Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın eline ulaşır. Sadrazam, risaledeki gerekçelere hak verir ve devrin sultanı 3. Ahmed Hân muhtevadan haberdar edilir. Padişahın onayı ve Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendi’nin fetvasına bağlı olarak, matbaanın kurulmasına yönelik ferman çıkarılır. Müsaadeyle beraber, tashîh ve kontrol için bir ulema heyetinin teşekkülü de şart koşulur.
Bahsettiğimiz şart, devrin önemli kadılarından biri olan İshâk Efendi’nin başında bulunduğu bir heyet üzerine tahakkuk eder. Heyette, İshâk Efendi’yle beraber, devrin ilmî alanda önde gelen şahsiyetlerinden olan; Sahib, Esad ve Şeyh Mûsâ gibi zatlar da vazife üstlenmişlerdir.
Şeyhülislâm İshâk Efendi, İbrahim Müteferrika’nın öncülüğünde kurulan matbaanın kuruluş sürecinde ciddi bir gayret ve emek sahibidir. Matbaanın bastığı ilk eser olup bugün de alanında vazgeçilmez bir başyapıt olarak yoğun rağbet ve teveccüh gören “Vankulu Lügati”nin de musahhihidir. Mevlâ Te‘âlâ, hizmetlerini kabul, makamını âlî eylesin. Âmîn.