Göç, tarihten günümüze kadar sosyal bir gerçeklik olarak kimimizin direkt şahit olduğu kimilerimizinse ailesi yoluyla dolaylı bir şekilde şahit olduğu bir olgudur. Variyeti tamamen sıfırlamak, hayata yeni bir başlangıç yapma zorluğuna düşmek, ancak şahit olanların hakkıyla anlayabilecekleri bir durumdur.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, ashâbıyla birlikte Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicreti, maddî planda en zor ve nicelik bakımından da en çetin hicretlerden biriydi. Mekke-i Mükerreme’de varlıklı olan kimseler bütün varlıklarını ve yakınlarını bırakarak başka bir diyara hicret ettiler. Medine-i Münevvere’ye ulaştıklarında, yardıma muhtaç bir hâldeydiler. Medine-i Münevvere’deki sahâbîler, yurtlarına hicret eden Muhâcirleri en güzel şekilde karşıladılar. Allah Te‘âlâ infâk âyetlerini inzâl ederek varlığı hak yolda sarf etmenin niteliğini öğretti.
Abdullah ibni Selâm (Radıyallahu Anh)ın rivâyet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîfe göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Medîne-i Münevvere’yi teşrif ettiğinde evvelâ: “Ey insanlar! Selâmı yayın, yemek yedirin, sıla-i rahim yapın (akrabayı ziyaret edin) ve insanlar uyurken geceleri namaz kılın ki, selâmetle cennete giresiniz.” [1] buyurdu ve muhâcirlerin mahrumiyetten kurtulmasını ve Sahâbe-i Kirâm’ın kaynaşmasını sağlamak için kardeşlik anlamına gelen “muâhât” müessesesini tesis etti. Muhâcirler, Ensâr ile kardeş ilan ediliyor, böylece maddî problemler çözüme kavuşturulduğu gibi mânevî zenginliğin de yolu açılıyor ve varlık şuuru, tarihte hiçbir zaman olmadığı kadar ve kıyamete kadar da bir daha ulaşılamayacak derecede zirveye taşınıyordu.
Sahâbe-i Kirâm bu kardeşlik esasını öylesine benimsediler ki zamanı kullanma konusunda dahi adaletli bir paylaşıma gittiler. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in huzurunda bulundukları süreyi de kardeşlik hukukuna riayet ederek ayarladılar. Muâhât, sahâbîleri zamanla maddî noktada olduğu gibi, mânevî noktada da zirveye taşıdı.
Mü’minler Kardeştir
Allah Te‘âlâ’nın: “Müminler ancak kardeştirler! Öyleyse kardeşleriniz arasında barışı sağlayın! (Her konuda olduğu gibi, din kardeşlerinizin arasını bulmayı önemsememe hususunda da) Allâh’tan hakkıyla sakının! Tâ ki siz rahmet olunasınız!”[2] emri üzere mü’minler, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte, mü’minlerin tek bir vücut gibi olduklarını görürsün! (Bu vücudun) bir uzvu muzdarip olduğu takdirde, diğer kısımları da uykusuz kalıp ateşler içinde onun ıstırabını duyarlar.”[3]şeklinde tasvir ettiği gibi, yekvücut oldular.
Mü’min kimseler olarak bize düşen de hakîkî bir mü’min şuuruyla hareket etmek, mü’minlerin tamamını kardeş olarak görmek, akrabalarımız ve komşularımız başta olmak üzere, hakka ve hukuka riayet etmektir. Talebeleri ve ihtiyaç sahiplerini gözetmek, onların sıcak yemek ve gıda ihtiyaçlarını karşılamak yalnızca belli dönemlere hasrettiğimiz muvakkat davranışlar olmayıp, daimi hâle getirdiğimiz hasletler olmalıdır. Bu hizmetlerin daimiyeti konusunda vakıflar, dernekler ve sair sosyal yardım kuruluşları, infâk etmek isteyen mü’minlerle ihtiyaç sahiplerini buluşturmaktadır.
İsmailağa Aşevi Hizmetleri ve Gıda Yardımları
Peygamberlerin sünnetinden olan ihtiyaç sahiplerine ikrâm ve yardımda bulunma hasleti, varlıklı kimselerden ihtiyaç sahiplerine mânevî bir köprü vazifesi gören aşevleriyle müşahhas bir hâle bürünmüş ve İslâm medeniyetinin yapıtaşlarından biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır. İsmailağa Câmiası, biri Avrupa, diğeri Anadolu yakasında olmak üzere her gün ortalama 2500 kişiye sıcak yemek ikrâmında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve gıda yardımlarıyla bu mânevî köprüyü günümüzde de muhafaza etmektedir. Sizler de bu hizmetlere ve hayra destek sağlayabilir ve hâsıl olacak ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz. Aşevi hizmetlerimizi görmek için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] Tirmizî, Kıyamet:42, No:2485, 4/652
[2] Hucurât Sûresi:10
[3] Müslim, Birr:66