Çorum, Anadolu’nun güzide illerinden biri olması, tarihî ve kültürel özelliklerinin yanı sıra, sınırları içerisinde yetişmiş olan ilim adamlarıyla da dikkat çeken bir ilimizdir. İskilipli Mehmed Âtıf Efendi de bu bölgede yetişmiş olan âlimlerin meşhurlarındandır.
Mehmed Âtıf Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) 1858 senesinde İskilip’in Tophane (Toyhane) köyünde dünyaya geldi. Doğduğu dönem, ilmin gözden düşürüldüğü, ulemânın hakkının zulümle gasp edildiği, son derece zor bir dönemdi. Bu zor dönemin sıkıntılarıyla mücadele etmekten çekinmeyecek kadar sağlam ve köklü bir aileden geliyordu. Babası, Akkoyunlu aşiretine mensup İmamoğulları ailesinin önde gelenlerinden Mehmed Ali Ağa; annesi ise Mekke-i Mükkereme’den göç etmiş olan bir ailenin mensubuydu. Anne tarafından dedesi, , Benî Hattâb aşiretine mensup, Arap Dede olarak tanına, meşâyıhtan ulu bir kimseydi.
İskilipli Âtıf Efendi (Rahmetullâhi Aleyh), henüz 6 aylıkken öksüz kaldı; dedesi Hasan Kethüdâ tarafından büyütüldü. İslâmî ilimlere ait tahsiline köyünde başladı. Tahsilini, bölgenin tanınan müderrislerinden Hoca Abdullah Efendi’nin rahle-i tedrîsâtında sürdürdü ve ileride ilmiye sınıfının üst düzey ulemâsından olan diğer âlimler gibi İstanbul’a göç etti.
İlmî Alanda Üstlendiği Vazifeler
İstanbul’da kaydolduğu medreseden 1902 senesinde mezun oldu. Girdiği Ruûs imtihanında başarı gösterdi ve İstanbul Müderrisliği payesine erişti. Bu ilmî seviyeye bağlı olarak Fatih Camii’nde ders vermeye başladı. Daha sonra Dârülfünun İlâhiyat fakültesine girdi ve 1905 senesinde buradan mezun olup Kabataş Lisesi’nde Arapça dersleri vermeye başladı.
Kırım Günleri, Zorunlu İkamet Yılları ve İstanbul’a Dönüş
Gelişen birtakım olaylar sebebiyle Kırım’a göç etti. 2. Meşrutiyetin ilânını müteakip tekrar İstanbul’a döndü. 1910’da Medâris müfettişliği vazifesini üstlendi. Bir yandan da kalemiyle, Ehl-i Sünnet dışı akımlara ve Osmanlı’yı çökertmeye yönelik faaliyetlerde bulunanlarla mücadele etti; devrin bu alandaki gür sesi olan Sebîlürreşâd ve Beyânülhak gibi mecmualarda makaleler neşretti.
Siyasî gelişmeler ulemâ sınıfı üzerinde ağır bir tahribata sebep oluyordu. Bu tahribattan İskilipli Âtıf Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) de ciddî şekilde etkileniyordu. Yanlış anlaşılmadan kaynaklanan birtakım sebeplere binaen Sinop’ta zorunlu ikamete tâbi tutuldu.
Bir süre Sinop’ta kalıp tekrar İstanbul’a döndükten sonra, 1918 senesinde yeniden vazifelendirildi. Dâru’l-Hilâfeti’l-Aliyye medresesi kısmı âlî tefsîr-i şerîf ve Medresetül-kudat hikmet-i teşriiyye müderrisliği, 1 Ocak 1919’da İbtidâ-i Dâhil medresesi umum müdürlüğü görevlerini yürüttü. 1922 senesi Ramazân-ı Şerîf ayında huzur derslerinde muhatab sıfatıyla hazır bulundu.
Frenk Mukallidliği ve Şapka Adlı Eseri
Şehîd İskilipli Âtıf Hoca Efendi (Rahmetullâhi Aleyh), ilmiye sınıfındaki hizmetlerini sürdürürken, İslâm düşmanlarıyla ve Osmanlı karşıtlarıyla olan mücadelesine de her daim devam etti. 1924’te bastırdığı “Frenk Mukallidliği ve Şapka” adlı eseri öne sürülerek, kitabın basıldığı dönemde henüz çıkmamış olan “Şapka Kanunu”na muhalefet ettiği gerekçesiyle tutuklandı ve İstiklâl Mahkemesinde muhakeme edildi.
Giresun’daki yargılamanın sonucunda beraat ettiyse de yakasından düşmediler. Ülke genelinde pek çok kişi bu kanuna muhalefet ettikleri gerekçesiyle idam edilmişti. İskilipli Âtıf Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) de idama mahkûm edilerek Babaeski müftüsü Ali Rızâ Efendi ile beraber 4 Şubat 1926’da, idam edildi. O günden bugüne zalimlerin zulmü unutulmadığı gibi, şehîd İskilipli Âtıf Efendi (Rahmetullâhi Aleyh)in mücadelesi de unutulmadı. Dönemin sembol isimlerinden biri hâline geldi. Mevlâ Te‘âlâ şehâdetini kabul eylesin.