Mekke-i Mükerreme’nin fethi, Abdullah ibni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)nın ifadesiyle “Fethü’l-Fütûh” yani fetihlerin fethidir. Zira bu fethin gerçekleşmesiyle İslâmiyet’in yayılışı büyük bir hız kazanmış ve İslâm ordusu, devrin büyük imparatorluklarıyla mücadele edecek ve onları mağlup edebilecek güce kavuşmuştur. Milâdî takvime göre Ocak ayının başında başlayan fetih hazırlıkları, milâdî 11 Ocak 630 (Hicrî 20 Ramazân 8) günü fethin gerçekleşmesine vesile olmuştur.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı, müşriklerin gerçekleştirdiği, akla gelmez işkenceleri de kapsayan mezâlimin ardından o zamanki adıyla Yesrib’e hicret etmiş ve burada Medîne-i Münevvere’yi büyük bir şehir, İslâm devletinin merkezi hâline getirmişlerdi. Allah Te‘âlâ onlara, Mekke-i Mükerreme’nin fethini vaadetmişti.
Mü’minler, Mekke-i Mükerreme’nin fethine kadar, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in risâlet ve nübüvveti altında mühim başarılara nâil oldular. Hendek gazvesindeki mağlubiyetleri üzerine Mekke müşriklerinin artık Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in manevî ve fiilî komutasındaki İslâm ordusuna karşı bir başarı ümitleri kalmadı. İmzalanan Hudeybiye barış antlaşması ile Medîne-i Münevveredeki İslâm devletini zorunlu olarak tanıdılar.
Antlaşmayı Bozmanın Bedeli
Câhiliyye devrinin en kötü âdetlerinden biri kan davaları idi. Birçok kabile bu sebeple hasım olarak birbirleriyle savaşır dururlardı. Hudeybiye antlaşması vesilesiyle bu kabilelerin arası sulh edilmiş oldu. Bu sulh bir süre muhafaza edildikten sonra, Kureyşliler tarafından desteklenen Benî Bekir kabilesinin bir gece Huzâa kabilesine baskın düzenleyip kabilenin reisi de dâhil bazı mensuplarını katletmeleriyle bozulmuş oldu.
Antlaşma gereği müşriklerden, Benî Bekir kabilesiyle olan ittifaklarına son verip Huzaâlılardan öldürülen kimselerin diyetlerinin ödenmesi talep edildi. Müşriklerin anlaşmaya yanaşmaması üzerine Mekke’ye yönelik bir seferin vakti de gelmiş oldu.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Sefer Emri
Müşrikler hazırlıksız yakalanacaktı. Sefere çıkılacak yer gizli tutuldu; hazırlıklar başladı. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ordunun büyüklüğünü müşriklerin ilk etapta fark etmemeleri için kabilelerden bazılarını yola önceden çıkardı ve orduya sefer sırasında peyderpey katılmalarını emir buyurdu. Medîne-i Münevvere’den çıkışlar yasaklandı; yol boylarına yerleştirilen gözcü ve nöbetçiler vasıtasıyla girişler de tutuldu. Medîne-i Münevvere’den Mekke-i Mükerreme’ye yola çıkan ve sefer hazırlığını haber veren bir haberci de, durumdan Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in haberdar olmasının ardından engellendi.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Fetih İçin Medîne-i Münevvere’den Çıkışı
Evvela müşriklerin durumunu tespit ve keşif için Mekke-i Mükerreme’ye üç günlük mesafede bulunan Batn-ı İdam’a, Ebû Katâde el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) komutasında bir seriyye gönderildi. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), yola çıkmış olan bu seriyye Medîne-i Münevvere’ye dönmeden, idârî işler için Ebû Rühm Külsüm ibni Husayn (Radıyallâhu Anh)ı, imâmet için Abdullah ibni ümmü Mektûm (Radıyallâhu Anh)ı vazifelendirerek şehirden hareket etti.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in komutasındaki ordu ilerledikçe muhtelif kabilelere ait birlikler de orduya dâhil oluyordu. Ordunun sayısı 10.000 kişiye ulaşmıştı. Mekke-i Mükerreme’ye, Medîne-i Münevvere’den gelenlerin mîkât yeri olan Zülhuleyfe, hareketin gizliliği sebebiyle ihrâma girilmeksizin geçildi. Ordu, Mekke-i Mükerreme’ye 16km mesafede bulunan Merrüzzahrân’da konakladı. Mücahidlerin, mevkideki birçok yerde ayrı ayrı ateş yakmaları müşrikler için büyük bir korku sebebi oldu. Üzerlerine gelen ordudan ancak böyle haberdar oldular ve ordunun, olduğundan çok daha geniş bir ordu olduğu zannına kapılarak irkildiler.
Ebû Süfyân (Radıyallâhu Anh), o dönemde müşriklerin reisi konumundaydı. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e geldi. Görüşmeler sonunda İslâmiyet’i kabul etti. Zî-Tuvâ kuyusunun bulunduğu mevkide bir araya gelen İslâm ordusu, Mekke-i Mükerreme’ye girişle ilgili son hazırlık ve planlamaları gerçekleştirdi. 4 Ocak’ta başlatıldığı kaydedilen harekât, 11 Ocak 630’da fethin gerçekleşmesiyle sona erdi…