Her şeyin Bir Edebi Vardır
Şüphesiz İslâm’ın çok edepleri ve faziletleri vardır ki, bunlar hayatın tüm alanlarını ilgilendirir ve kapssar.[1] İslam Dinindeki bu edepler büyüğe-küçüğe, kadına erkeğe herkese şâmildir. Zira Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki kadınlar (yaratılışta, tabiatta ve şeriatın hükümlerini yerine getirmekte) erkeklerin yarısıdır”[2]
Bundan dolayı, İslam edeplerini yerine getirme hususunda erkekten istenilen kadından da istenilmiştir. Kadın ve erkeğin bu edeplere riayet etmesiyle İslâm dini bilinir ve yayılır.
Edep Niçin Önemlidir?
İslâm dini, imanlı kişinin imanda kemale ermesi ve insanlar arasında düzenin sağlanması için, bu üstün edeplere uyulmasını istemiş ve insanları buna yönlendirmiştir. Hiç şüphesiz bu edeplere uymak, insanın güzelliğini arttırır ve cemiyet içerisinde sevilip sayılan bir kimse haline getirir.
İmam-ı Karâfî, “el-furûk” isimli eserinde, rütbe bakımından edebi amelden üstün tutmuş ve şöyle söylemiştir: “Şüphesiz az bir edep, çok amelden daha hayırlıdır.”
Bundan dolayı ulemâ çocuklarına şöyle nasihat verirdi: “Ey oğlum! Amelini tuz, edebini ise un yap!”
Yani edebin o kadar çok olsun ki; tuza nispetle tuzdan daha ince olan un gibi olsun. “Çok edeple yapılan az bir amel-i sâlih az edeple yapılan çok amelden daha hayırlıdır”[3]
En Küçük Bir Edebi Basit Görmemek Gerekir
Edep bazen çok küçük ve basit gibi görünebilir. Bu edeplerden bazıları normal ve basit gözükse de bunları hatırlatmakta garipsenecek hiçbir şey yoktur. Çünkü birçok insan bunları yapmakta hataya düşmekte ve güzellik, olgunluk ve mümtaz kişilik vasıflarıyla sıfatlanan, İslâmî şahsiyetine gölge düşürmekte ve kendi itibarını sarsmaktadır.
Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buna işaret ederek, sahabeden bir gurup yanında iken şöyle buyurmuştur: “Kesinlikle siz kardeşlerinizin yanma gelmeyi murad ettiğinizde, (binekleriniz olan) develerinizi ve elbisenizi güzelleştirin ve düzeltin! Hatta (o kadar düzgün olsun ki), (insanın vücudundaki) ben nasıl fark ediliyorsa, siz de (güzelliğiniz ve temizliğinizle) öyle fark edilin! Şüphesiz ki Allah çirkin olan söz ve fiili sevmez.”[4]
Dolayısıyla bir Müslümanın giyim ve kuşamdaki güzelliğine, görünüşüne, düzen ve tertibine ve güzel muamele etmeye ziyadesiyle dikkat etmesi gerekir.
Efendi Hazretlerimizin Edep Hakkındaki Sözlerinden
- Toprağın altı olan kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. Bu toprağın üzerinde edepli gezmelidir.
- Ders vermek için içeri giren biri, (büyük) hoca olmasa bile yüksek biridir. âdâba uymak için ayağa kalkmalıyız.
- Bandırma’da bir hanım, çarşaf hakkında çok cihat yaptı. Oğlunu evlendirdi, bana: “Düğüne geleceksin” Mahmud nasıl gitmesin! Uzaklara gidemiyorum ama böyle uzağa gidilir. Siz de benim gibi yapın.
- (İdrar yaparken) büyük insanların olduğu tarafa dönme.
- (Erkek hocalar) Kız okutmayın. Küçük parmağın kadar küçük olsa bile.
- Yemeği yer bir şey düşünmez, değirmen gibi çenesi işliyor, boğaza akıtıyor, yıkmaya çalışıyor, oturduğu dalı kesiyor.
- Kadın (açlıktan ölecek değilse) bakkala gitmez.
- Birbirinizin yüzünüze baksanız, muhabbet etseniz ne güzel olur. Bak ben bir fursat bulsam geliyorum size.
- Bir kadın (erkeklerin arasında çalışarak) alırsa aylık, (kendini muhtaç görmeyeceğinden) kocasıyla iyi geçinmesi için yoktur kolaylık. Üzerine sarması için yoktur (başörtüsü) dolaylık.
- Karınca bacağı kadar ekmek atmayın. Bu bizi helak eder.
- Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa, işte doğru insan odur.
- Sohbetten önceki ve sonraki haller değişik olursa istifade edilmiş demektir.
- Efendi Babam şöyle buyururdu: “Üzerinizde bir bit yakalasanız, onu ateşe atmayın, kaynar suya da atmayın, ancak ezebilirsiniz.”
- İnsan sadece kendi kabahat ve kusurunu görmeli, başkalarınınkini değil.
- İnsanları çekiştiren kimsenin hali, bir mancınık kurarak güzel amellerini doğuya, batıya her yana atan kimsenin haline benzer.
Dipnotlar
[1] Hatta helâya giriş-çıkış âdâbı, helâda oturuş şekli ve istincâ gibi en basit sanılan işler bile bu edeplerin içinde yer almaktadır. Bazı müşrikler büyük sahabî Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)a kızarak: “Sizin Peygamberiniz, helada ne yapılacağına vanncaya kadar her şeyi öğretiyor” diyerek alay ettiklerinde Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh) da onlara: “Evet! Bizim Peygamberimiz helâda kıbleye dönmemizi, sağ el ile temizlenmemizi yasaklamıştır” demiştir. (Müşlim, Tahâre, 57.)
[2] Ebû Dâvûd, Tahâre, 94; Tirmizî, Tahâre, 82. Yani birbirini tamamlayan diğer yarısı gibidir manasındadır.
[3] el-Furûk, 3/96.
[4] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, No: 16966.