Bir kimseye olan muhabbetten dolayı, o kimseye gösterilen tazim, ona ait olan eşyalara, onun yaşadığı yerlere ve geçtiği yollara karşı özel ihtimam göstermek ve bu mekânları ziyaret etmek gibi faaliyetler, çoğalma, artma ve hayır anlamlarına gelen bereket kökünden türeyen, hayır ve bereket ummak anlamındaki “Teberrük” kelimesiyle ifade edilmiştir.
Teberrük’ün cevaz ve meşruluğuna delalet eden delilleri ortaya koymadan önce, teberrük edilen eşya, mekân ya da bir şahsın, sadece Allah’a vasıl olmak için edinilen bir vesileden ibaret olduğu bilinmelidir. [1]
Benî İsrâil’in Sandığı
İsrâiloğulları’nın kendisiyle bereketlendiği bir sandık vardır. Onlar bu sandığa hürmetle, sekineye, yani feyze ve berekete mazhar olurlar. Sonra günahları sebebiyle bu sandık onlardan alınır. İsrâiloğulları, kendi peygamberlerine gelerek bir hükümdar göndermesini isterler ve bu hükümdarla Allah (Celle Celâluhû) yolunda savaşacaklarına söz verirler. Mevlâ Teâlâ onlara, Talut ismindeki zatı hükümdar olarak gönderir. Ancak Talut fakirdir; bu yüzden İsrâiloğulları onu hükümdar olarak kabul etmek istemez. Kendilerinin, hükümdarlığa daha layık olduklarını düşünürler.
Bu sebeple Peygamberleri onlara şöyle der: “Şüphesiz onun hükümdarlığının delili size sandığın gelmesidir. O sandıkta Rabbiniz’den bir sekine vardır. ”[2]
Böylece Allahu Te’âlâ, Talut’un hükümdarlığına bir alamet olarak, melekleri vasıtasıyla o sandığı tekrar İsrâiloğullarına gönderdi. Ayette geçen: “O sandığı melekler taşır.” ifadesi, sandığın melekler tarafından taşınarak onlara verildiğini haber vermektedir. Görüldüğü üzere, sadece bir sandık veya bir tahta parçası olarak mülahaza edilebilen bir eşya, Allah (Celle Celâluhû)nun izniyle maddi ve manevi bereketlere sebep olabiliyor. Ona saygı gösterenler, onun bereket ve feyzinden istifade edebiliyor. Ve ona hürmet ve saygı gösterilmesini de Allah (Celle Celâluhû) istiyor. Hürmet terk edildiği anda da o sandıktan onları mahrum ediyordu.
Yusuf (Aleyhisselâm)ın Gömleği
Yakup (Aleyhisselâm), evladı olan Yusuf (Aleyhisselâm)dan ayrı kalmanın üzüntüsüyle görme kabiliyetini kaybeder. Mısır’a aziz olan Yusuf (Aleyhisselâm), yıllar sonra kardeşlerini bulur ve babasının durumunu onlardan öğrenir. Bunun üzerine Yusuf (Aleyhisselâm), kardeşlerine şöyle der: “Bu gömleğimi götürün. Onu babamın yüzü üzerine koyun. Görmesi geri gelir.” Yusuf (Aleyhisselâm)ın kardeşleri gömleği alarak babalarına dönerler. Kur’an-ı Kerim’de bu olay şöyle geçer: “Ne zaman ki müjdeci geldi. Gömleği babasının yüzü üzerine koydu, görmesi birden geri geldi. ”[3]
Zikredilen kıssada, Yakup (Aleyhisselâm), Yusuf (Aleyhisselâm)ın gömleğini teberrük niyetiyle yüzüne sürmüş ve bunun neticesinde şifa bulmuştur. Yusuf (Aleyhisselâm), babasının âmâ olduğunu duyunca ona gömleğini göndermiş ve gömleği yüzüne sürmesini istemiştir. Yani, Yusuf (Aleyhisselâm) babasından, şifa niyetiyle gömleğine tevessül etmesini istemiş. Gömleğini göndermesinden kastı budur. Yakup (Aleyhisselâm)da bunu kabul etmiş ve şifasına vesile olması niyetiyle Yusuf (Aleyhisselâm)ın gömleğini tevessül ederek yüzüne sürmüştür.
Bu gibi misaller Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şerif’ler içerisinde çok miktarda mevcuttur. Asıl maksat Allah’a vasıl olmak olup, ona vesile olan bir takım eşyaya, teberrük niyeti ile hürmet etmekte hiçbir beis yoktur.
“Ey îmân etmiş olan kimseler! Allâh’tan hakkıyla sakının (da O’nun kullarına eziyet etmeyin) ve (emirlerini tutmak, yasaklarından kaçmak ve dostlarını sevmek gibi amellerle sizi) O’na (yaklaştıracak) vesîle(ler) arayın”[4]
Dipnotlar
[1] İsmailağa Dergisi 2018 Nisan
[2] Bakara Suresi 248
[3] Yusuf Suresi 93
[4] Maide Suresi 35